Üniversiteyi yeni bitirdiğim yıllardı. Toplantı mı vardı yoksa çalışma mı hatırlayamıyorum, ama otobüsle Isparta’ya gidiyordum. İyi bir yol arkadaşı olarak yanımda kitap da vardı. Gerçi o zamanlar yanımızdaki birileri ile sohbet etmek de güzeldi. Öğrendiğimiz bir şeyi bir başkasıyla paylaşmak, faydalı bulduğun şeyden başkasının da haberdar olmasını istemek, ondan gelecek tepkileri görmek/gözlemlemek…
Birileri ile yol arkadaşlığı yapıp sohbet etmek yine güzel, lakin o yıllar daha heyecanlı yaşıyorduk sanki bu duyguyu, durumu…
Mağarada sıkışıp kalan üç genç
Ben kitaba dönmek istiyorum müsaadenizle. Kitaba dalmış okurken, hadiste geçen üç gencin hikayesi geldi. Başladım okumaya…
Abdullah bin Ömer’in (ra) rivayet ettiğine göre, Resûlullah şu ibretli hâdiseyi anlatmıştır:
Sizden önce yaşayanlardan üç kişi bir yolculuğa çıktılar. Akşam olunca, yatıp uyumak üzere bir mağaraya girdiler. Fakat dağdan kopan bir kaya, mağaranın ağzını kapattı. Bunun üzerine birbirlerine: “Sizi bu kayadan, yaptığınız iyilikleri dile getirerek Allah’a dua etmekten başka hiçbir şey kurtaramaz” dediler.
İçlerinden biri söze başlayarak,
“Allah’ım! Benim annemle babam çok yaşlı idiler. Onlar yemeklerini yemeden çoluk çocuğuma ve hizmetçilerime bir şey yedirip içirmezdim. Bir gün hayvanlara yem bulmak üzere evden ayrıldım; onlar uyumadan önce de dönemedim. Eve gelir gelmez hayvanları sağıp sütlerini annemle babama götürdüğümde, baktım ki ikisi de uyumuş. Onları uyandırmak istemediğim gibi, onlardan önce ev halkının ve hizmetkârların bir şey yiyip içmesini de uygun görmedim. Süt kabı elimde şafak vaktine kadar uyanmalarını bekledim. Çocuklar etrafımda açlıktan sızlanıp duruyorlardı. Nihayet uyanıp sütlerini içtiler. Rabbim! Şayet ben bunu senin rızanı kazanmak için yapmışsam, şu kaya sıkıntısını başımızdan al” diye yalvardı.
Kaya biraz aralandı, fakat çıkılacak gibi değildi. Bir diğeri söze başladı:
“Allah’ım! Amcamın bir kızı vardı. Onu herkesten çok seviyordum. Ona sahip olmak istedim. Fakat o reddetti. Bir sene kıtlık olmuştu. Amcamın kızı çıkıp geldi. Kendisini bana teslim etmek şartıyla ona 120 altın verdim. Kabul etmek durumunda kaldı. Ona sahip olacağım zaman dedi ki:
– Allah’tan kork! Dinin uygun görmediği bir yolla beni elde etme!
En çok sevip arzu ettiğim o olduğu halde kendisinden uzaklaştım, verdiğim altınları da geri almadım. Allah’ım! Eğer ben bu işi senin rızanı kazanmak için yapmışsam, başımızdaki sıkıntıyı uzaklaştır” diye yalvardı.
Kaya biraz daha açıldı, fakat yine çıkılacak gibi değildi. Üçüncü adam da:
– Allah’ım! Vaktiyle ben birçok işçi tuttum. Parasını almadan giden biri dışında hepsinin ücretini verdim. Ücretini almadan giden adamın parasını çalıştırdım. Bu paradan büyük bir servet oluştu. Bir gün bu adam çıkageldi. Bana:
– Ey Allah kulu! Ücretimi ver, dedi. Ben de ona:
– Şu gördüğün develer, sığırlar, koyunlar ve köleler senin ücretinden türedi, dedim. Adamcağız:
– Ey Allah kulu! Benimle alay etme, dedi.
– Seninle alay etmiyorum, diye cevap verdim.
Bunun üzerine o, hiçbir şey bırakmadan hepsini önüne katıp götürdü. Ey Rabbim! Eğer bu işi sırf senin rızanı kazanmak için yapmışsam, içinde bulunduğumuz sıkıntıdan bizi kurtar” diye yalvardı. Mağaranın ağzını tıkayan kaya iyice açıldı; onlar da çıkıp gittiler. (Buhârî, Büyû, 98; Müslim, Zikir, 100)
Gelelim bana

Hikâye bittikten sonra önce kitabı kapattım, sonra da gözlerimi. Kendi kendime dedim ki “Ey Metin! İşte mağaradasın, haydi çık bakalım dışarı.”
Zihnim bomboştu. Sadece Allah için yaptığım hiç mi bir şey yoktu! Düşündüm, düşündüm, düşündüm… Ne söylemek istesem, altından bir şey gülerek el sallıyordu. Yorulmuştum. Yorgun ve üzgün olarak gözlerimi açtım. Gece olduğu için etraf da otobüsün içi de karanlıktı. Bir mağaradan başka bir mağaraya girmişim gibi hissettim.
O gün bugündür…
Zaman zaman aklıma düşer bu hadise. Şu geçici ve aldatıcı dünyanın fani işleri içerisinde sırf Allah için ne yaptım, yapabildim onu aramaya çalışırım bazen. Biliyorum ki beni, benim elimden sadece Allah için çıkacak işler kurtarabilir ancak kendi mağaramdan. Yoksa yorgun ve üzgün olarak dünya mağaramızdan çıkıp koyu karanlık bir mağaraya/kabre girme ihtimali var, Allah muhafaza.
Ya sen kıymetli okuyucu!
Hiç kendini mağaranda gördüğün ve çıkmaya çabaladığın oldu mu?

1 Comment