TUZ GÖLÜNE ALABALIK ÇİFTLİĞİ KURMAK

Gerçeğinden mi zekatından mı bilemem ama Nasreddin Hoca’ya atfedilen bir fıkra/mevzu var, tuzlu bir göl olan Akşehir Gölü ile alakalı. Bildiğiniz üzere Hoca elindeki kaşıkla göle yoğurt bırakmaktadır. Onu görenler ne yaptığını sorduklarında verdiği cevap ise “Göle yoğurt çalıyorum” olmuştur. Soru sahipleri şaşkınlıkla “Göl hiç maya tutar mı?” dediklerinde de “Ya tutarsa” diye mukabele etmiştir.

Hele bu burada bi dursun, döneceğim…

Komşuların duvarları aşan hararetli tartışmalarında, bakkalda/markette ödeme sırası beklerken müşterilerin satıcı veya diğer müşterilerle diyaloglarında, sosyal mecralarda, haber ve tartışma programlarında, hatta ilköğretim öğrenci servislerinde öne çıkan bir gündem var: 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimi.

İlk seçim de geçmiş olmasının netliğiyle siyaset siyaset olmaktan çıkmış, sözler siyasi değil hayati olmaya başlamıştır, konuşanların konuştuklarına göre. 14 Mayıs’ta özel çalışılan gri alanlar kaybolmuş, durum siyah-beyaz noktasına kadar gelmiştir.

Haydi siyasetçileri dışında tutuyorum, bizler açısından bakıldığında iş, siyasetin dışında olarak, bazı siyasetçiler ve sözcülerinin ağzıyla eleştirilip alaya alınan “beka” meselesine aşikare gelmiştir. Bu seçim, dini ve milli hassasiyetler lehine sonuçlanacak olursa yeni bir 1453 yaşanacak kadar da mütehassis kılmıştır gönülleri.

Evet, şimdi gelelim başlıktaki cümleye ve Hocanın fıkrasına.

2001 senesinde söylenmiş başlıktaki cümle. Söyleyen, 28 Mayıs’ta yapılacak seçimde adaylığa kalan ikinci isim. Neden mi? O zamanlarda, bugün Sabiha Gökçen ismiyle anılan ve bilinen havaalanı çalışmalarına, muhalefetin sesi olarak karşı çıkmış ve “Uçağın inmediği yere havalimanı yapan başka ülke gördünüz mü siz? Bu Tuz Gölü’ne alabalık tesisi yapmaya benzer” demiş.

Ne var ki azmedenler çalışmalarına devam etmiş ve bugün hem orası hem de sonrasında daha güçlü karşı çıkılmaya çalışılan yeni havalimanı, işin öyle olmadığını gösterir olmuştur.

Bu, beni tarihte iki önemli zatın icraatlarına götürdü. Birisi, Fatih Sultan Mehmed Han. Sultan, Çandarlı gibi bütün muhalif seslere rağmen ama işini de sağlama alarak, maddi-manevi hazırlığını en üst seviyede yapmış ve lakırdılara kulak asmamıştır. Fakat öyle bir an gelmiş ki neredeyse bütün hazırlıkları heba edecek bir vaziyet çıkmıştır ortaya. Müfettihü’l-Ebvab olana sığınmış ve bakış açısını değiştirerek o gün için kimsenin yap/a/mayacağı bir işe kalkışmıştır. Gemileri karadan yürüterek denize indirmiş ve kırılma noktası da burada yaşanmıştır.

Koca Ragıp Paşanın dediği “Olmaz olmaz deme olmaz olmaz” demiş, olmaz denilen biiznillah olmuştur.

Hakeza Yavuz Sultan Selim Han. Hilafeti topraklarımıza getirip Allah’ın dinini yüceltme uğrunda gayret etme ihsanını bu milletin omuzlarında en büyük rütbe olarak taşıtacak o kabul edilemez gözüken yola revan olmuştur. Koca çölü -Allah’ın izni ve lütfuyla- ordusuyla beraber geçmiştir; olmaz denilen şey olmuştur… Devam eden yüz yıllar boyunca, kös vuran mehter eşliğinde toplar kale duvarı döverken, Mehmetçik “Allah Allah” nidalarıyla gönül kapılarında İslam’ı mayalamıştır.

Gelelim şimdiye… Siyasetin hayat memat meselesine taşındığı ve kullanacağımız oy’un aslında irade beyanımız cihetiyle biz/ben olduğunun net olarak taayyün ettiği şu günümüzde de sağlam bir irade ve buna karşı sürekli olmaz olmaz türküsü çağıranların varlığına şahit oluyoruz. Daha önce de yazdım, herkes ibnüzzamandır. Recep Tayyip Erdoğan da bu asrın çocuğu ve nasiplisidir. Ona nasip olanlardan sadece birisi, halihazırdaki veya geçmiş dönem siyasetçilerine nasip olsaydı başları göğe değer, anlata anlata bitiremezlerdi.

Yirmi yıldır gözüken o ki Tayyip Erdoğan ile bu milletin mayası tutmuştur. Allah kalplere kabüllük vermiştir. Seccadede ayakla başın durması gereken yeri ve olması gerekeni bilir olarak cumhura reis olmuştur. Çünkü “bir milletin efendisi onlara hizmet edendir”. Aynı zamanda fıtri olana makul, Fatır-ı Zülcelale kul olmuştur.

Dünya siyasetinin dışında bakabilmiş ve bütün “olmaz” sözlerine karşı durmuş, millet ve memleketi için, ümmet için, Allah için çalışmaya devam etmiştir…

Duam/ız o ki Allah’ın inayeti reisin ve cumhurun üzerinden eksik olmasın. Bu seçim, sadece siyasetin değil, siyasete rengini veren halkın/bizlerin seçimidir. Berat gecesinde yapılan dualar misillü, fiili duamızla kaderimize fetva verdiğimiz andır. 

Seçim bizimdir…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s