Bugün 23 Mart 2023. Kur’an, rahmet ve mağfiret ayı olan Ramazan-ı Şerifin ilk günü. Rabbim bu Ramazan’ı, Leyle-i Kadrini hakkımızda bin aydan hayırlı eylesin ve Ramazan-ı Şerif’teki dualarımızı kabul etsin.
Bugün aynı zamanda Miladi olarak Bediüzzaman Hazretlerinin vefat yıldönümü. Üstad Bediüzzaman altmış üç sene önce yine böyle bir Ramazan ayında, Ramazan’ın yirmi beşinde ahirete gitti. Rabb-i Rahimine vasıl oldu. Ömrü Kur’an ve onun davasına hizmetle geçen bu mübarek zatın vefatı da Kur’an’ın nazil olmaya başladığı bu ayda olması manidardır. Şu serencam bu manaya kuvvet verecektir.
Takvimler 1899’u gösteriyordu. Van Valisi Tahir Paşanın konağında misafir olan ve henüz yirmi iki yaşında bulunan Üstad, haber eski de olsa İslam düşmanlarının niyetleri hep taze kaldığı için, okuduğu habere hiddetlenmiş ve “Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez bir nur olduğunu bütün dünyaya ispat edeceğim” demişti. Çünkü haberde, İngiliz Avam Kamarasında konuşan İngiliz Başbakanlarından Gladstone’a ait bir cümle geçiyordu. Gladstone mezkûr metinde mealen “Bu Kur’an Müslümanların elinde bulunduğu müddetçe, biz onlara hakiki hâkim olamayız. Ne yapıp edip, bu Kur’an’ı sükût ettirip ortadan kaldırmalıyız. Yahut da Müslümanları ondan soğutmalıyız” diyordu ve görünüşe göre planları da tıkır tıkır işliyordu…
Takvimler Birinci Dünya Savaşının hemen öncesini gösterdiği sıralarda ise Bediüzzaman Hazretleri bir rüya görür. Rüyasında Ağrı Dağının patladığını ve patlamanın büyük parçaları dünyanın her tarafa dağıttığını görür. Rüyada kendisine Kur’an’ın icazını beyan etmesi söylenir.
O da bu rüyadan, büyük bir infilak olacağını, o infilak ve inkılâptan sonra, Kur’ân’ın etrafındaki surların kırılacağını, Kur’ân’a hücum edileceğini; i’câzı, onun çelik bir zırhı olacağını ve şu i’câzın bir nev’ini şu zamanda izharına namzet olduğunu anlar. Bundan sonra, özellikle 1924’ten sonra bütün ömrü tamamen bu minvalde geçer.
Üstad Bediüzzaman “Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez bir nur olduğunu bütün dünyaya ispat edeceğim” iddiasını ve davasını üç şekilde ortaya koymuştur.
Birincisi, Kur’an’ın akılları gözlerine inip gördüğümden başkasına inanmam diyenleri de hayran bırakıp icazını gösterecek şekilde, ölçüleri Kur’an’ın kendi içinden alınmak suretiyle, Kur’an’ı Tevafuklu[1] şekilde yazdırmasıdır. Bu nimete, yapılan imtihan neticesinde, hayru’l-halefi Ahmed Hüsrev Altınbaşak namzet ve hizmetkar olmuş, kırk sene süren bir gayretle yazmaya muvaffak olmuştur.
İkincisi, Kur’an’ın manasına ve hakikatlerine hizmet edecek Risale-i Nur eserlerini zor şartlara rağmen telif etmiş, yine zor şartlar altında hem ülkede hem de ülke dışına ulaşmasını sağlamış, bu suretle nice kimselerin imanına hizmet etmiştir.
Üçüncüsü, etrafında saf tutan talebelerdir. Eserleri Osmanlı Türkçesi ile yazmakla Kur’an’ın hattına, Tevafuklu Kur’an’ın neşriyle intişarına, Risale-i Nurları okuyup, yazmak ve ezberlemek suretiyle hayatlarına taşımakla Kur’an’ın manasına hizmet etmişler, toplumda bir maya olmuşlardır.
Allah hem Üstad Bediüzzamana hem de Kur’an’a hizmet edip ahirete giden herkese gani gani rahmet eylesin. Bizlere de Kur’an ayı olan Ramazan-ı Şerifi bu sene de Kur’an’la ve hakikatleriyle hemhal olarak geçirebilmek nimetini bahş eylesin.
Ramazan-ı Şerifiniz hakkınızda ve hakkımızda mübarek olsun.