Geçtiğimiz günlerde, havaların da soğuk olması hasebiyle giydiğim patiği gören birisi, biraz da yadırgayarak nazar etti ayağımdaki patiklere. Gerçi dikkat kesilmesi de normaldi, zira zıt renklerle örülmüştü patikler. Renklerinden dolayı mı yakıştıramadı bana, yoksa bu devirde patik mi giyilir demek istedi, anlayamadım, sormadım da…
Bende eskiden kalan ya da unutmadığım bir alışkanlık patik. Hem evde hem de ofisimde bulunduruyorum, ihtiyaç duydukça da giyiyorum.
Şu patik meselesi yakın geçmişe doğru bir pencere açtı… Küçük baş hayvanlarımızın olduğu dönemler vardı. Onların beslenmesi, temizliği, yünlerinin kırkılması eğitime dönük önemli bir faaliyetti bizim için. Buna bağlı olarak yıkanıp temizlenen yünlerin kurutulup orijinal tabiriyle atılması ve kirmanlarla inceltilip ip yapılması, akabinde kadınların bunlardan çorap, kazak vs. örmeleri de -başka bir açıdan- bambaşka bir eğitimin vesilesiydi.
Zor ve zahmetli görünen bu işlerin ardında -ki ben özellikle örme kısmına odaklanacağım- ayrı bir güzellik de varmış. Bunların en önemlilerinden birisi de psikolojiye sağladığı katkılar olduğunu bugünkü psikolojinin bize söylediklerinden öğreniyoruz.
Evet, yakın zamana kadar kadınların ellerinde birer poşet, bez çanta ve benzeri şeyler, onların da içinde örgü ipleri ve şişler bulunurdu. Nereye gitseler ilk fırsatta çıkarır, atkı, kazak, patik vs. örerler, hediye ettikleri veya verdikleri kimseleri sevindirirler, gönül sıcaklığıyla ördükleri bu ürünlerle muhataplarını soğuktan korurlardı.
Hala var mıdır? Elbette vardır ama eskisi gibi olmadığı kesin. O kadar ki bazı halk eğitim merkezlerinde nostalji gibi ders veriliyor. Bazen de psikologlar tedavi amaçlı danışanlarına tavsiye ediyorlar…
Okulların fırsat eğitimi verdiği şu günler vesilesi ve çocukları görürüz düşüncesiyle ablamlar bize gelmişlerdi. “Buralarda ip bulabilir miyiz?” diye sorunca yukarıda bahsi geçen meseleler bir de bununla canlandı, üzerine konuştuk. O gün bulamadık aradığı ipi. Sonrasında ne yaptılar bilmiyorum, ama gördüğüm şu ki ellerdeki iki veya beş şiş, yerini akıllı telefonlara terk edeli çok uzun zaman olmuş görünüyor. Zira yaşı elliyi geçmiş insanlar/kadınlar telefonları şişlerden daha pratik kullanır olmuşlar.
Aynı günlerde bir de haber görmüştüm, annesinin örgü eğitimi verdiği kursa yüksek lisans mezunu oğlu da katılıyormuş. İlk zamanlar yadırgamış kadınlar, fakat sonradan normal bulmuşlar. Erkek çocuk da örgünün kendisine kattığı faydalardan bahsetmiş bir parça. Vesileyle tekrar bakmış oldum ve şunları gördüm.
Meğer örgü örmenin şöyle faydaları varmış: Kaygı ve stresi azaltır. Kronik ağrıya yardımcı olur. Çocukların okuma sürecine katkı sunar. Alzheimer’a karşı korur. Sosyalleştirir. Motor fonksiyonları geliştirir.
Aralarında şu ikisine dikkat çekmek isterim. Dünyadaki bazı okulların birinci sınıflarında öğrencilere okuma öğretmeden önce örgü öğretiliyormuş. Çocuklar bu sayede odak ve konsantrasyon öğreniyorlar, yazmak için gerekli olan ince motor becerilerini kazanıyorlarmış.
Örgü örmek, özellikle kadınlar açısından, elinde telefonla saatlerce kalanlar için, sürekli aynı noktaya odaklanmak yerine elindeki örgünün nasıl ilerleyeceğini seyretmek başlı başına keyif ve anda kalmaktadır da deniliyor.
Sürekli tekrarlayan ve ritmik hareketler gevşemenin anahtarı olabilir neticesine ulaşılan bir mutluluk araştırmasında ise, halsiz, stresli ve depresif olan kişilerin örgü ile kendilerini rahatlattıkları, ne kadar çok örgü örerlerse o kadar az endişeli ve miskin oldukları da veriler arasında zikredilmiş.
Gittiği misafirlikte birisinin ayağındaki patikte veya bir kazaktaki motifi gören bir kadının, tek bakışta onu algılayıp, anlayıp, uygulamasından, oradaki kodlama kafasından, bugün akan bir ekrandaki zaman celladına kapılıp kaybolduklarını izlemek garip ve acı verici geliyor insana.
Patik, kazak, atkı istemediğin kadar var pazarlarda, alışveriş merkezlerinde. Kimse de kendini üzüp bunlarla uğraşmak istemiyor. Fakat bu arada kaybolan el, göz, kalp kabiliyetlerimizle birlikte artan kaygı, stres ve tembellikler sarıyor ruhumuzu ve bedenimizi.
Bilemiyorum, ateş pahası dedikleri zamanları yaşadığımız şu günlerde p/r/atiklerimize geri döner de eski mutluluklarımıza kavuşur muyuz, ne dersiniz?