Hafta sonu bir çalıştayda idik. Dijital dünya ve üzerimize düşen konular, yapılması gereken mevzular, alınması gereken tedbirler değerlendirildi iki gün boyunca. Pek çok açıdan farklı meseleler masaya yatırıldı. Hepsinden çok güzel notlar olmakla birlikte, konuşulanlardan azade başlıktaki cümle dikkat çekiciydi benim açımdan: küçük düşünün!
2022’nin son aylarındayken duyduğum bu cümle ilk etapta içimde bir tepki uyandırdı. Zira ön açıcı konuşmalarda genellikle büyük düşünmek salık verilir, “Büyük Düşünün!” denilirdi. Neyse, dedim ve dikkatle dinlemeye devam ettim…
Bu cümleden anladıklarım ve vesilesiyle hatırladıklarımı paylaşmak isterim.
Büyük düşünmek güzeldir. Fakat bunun çok dillendirilmesinin, dahası sürekli önde tutulmasının bir handikabı var, o da; büyük düşüncenin açığa çıkmasında seslendirilmesi gereken küçük düşünceleri öldürmesi, büyük adıma götürecek atılacak küçük adımları geri bıraktırması, aceleyle ve doğrudan daha büyüğüne gözü dikmekle takat-i beşeri düşürmesi…
***
Süreç içerisinde okumalarımda önemli şöyle bir cümle görmüştüm. İnsanın dünyasında iç içe girmiş nice alemler var. İnsanın buralarda farklı seviyelerde vazifeleri bulunur. Bunların bir kısmı büyük, bir kısmı ise küçüktür. Tam bu noktada önemli bir ayrıntı öne çıkar:
İnsanın kemiyeten (sayı olarak) küçük olan alemi keyfiyeten (nitelik olarak) büyüktür ve insanın da bu alemdeki vazifesi o derece büyük ve önemlidir. Kemiyeten büyük olan alem ise insanın oradaki vazifesi cihetiyle küçüktür.
Mesela insanın mide ve kalp dairesi küçük ama hayatidir. Yani diğerlerinden daha büyük ve önemlidir. Buradaki ihmal, maddi-manevi ölümü netice verir. Bu daireler büyüyerek hane, mahalle, şehir, ülke, insanlık ve dünya dairesine kadar gider…
Her dairede insanın ilgisi ve yerine göre vazifeleri olabilir ama asıl yoğunluk en dar dairededir. Daire genişledikçe vazife azalır, ara sıra olur…
***
Gönüllü teşekküller vb. benzeri vazife yapan insanların da önemli bir problemidir bu büyük düşünme meselesi. Zira geniş ve önemli işleri düşünmekten kendisini ve ailesini ihmal etme gibi durumları -her zaman olmasa da- ortaya çıkarabilir. Güzel talebeler yetiştirebilir birisi ama kendisini ve çocuklarını ihmal ederse ne kadar doğrudur, tartış/ıl/malıdır.
***
Diğer taraftan, direkt meyveye ulaşmaya çalışan birisi toprağı ve ağacı ihmal etmekle meyveleri tamamen kaybetmek noktasına gelebilir.
İnsan büyük örnekleri sürekli göz önünde bulundurmakla, -onları olumlamak veya tepki üretmekle- zahiren büyük olanı kabullenip, kendisini hiçbir şey yapmamaya şuurlu veya şuursuz olarak ikna edebilir, itebilir.
Tamam, büyük düşünmek kötü değildir. Bizim en büyük hayalimiz ve düşüncemiz Allah’ın rızasını kazanmaktır mesela. Burada asıl olan, Allah’ın rızasının azda da olduğunu bilmekle beraber, elimizin yetiştiğince hayırlı ameller yapar durumda olmaktır. İsteği amele dökebilmektir. Bununla hayatı adım adım yaşamak, gergef gergef işleyebilmektir. Büyük düşünceyi ortaya koyup, ona giden adımları atlamadan takip etmektir.
Bunu, yaşadığımız dünyanın her hedefi ve düşüncesi için de uygulayabiliriz. Biliyoruz ki bizim yapmamız gereken bir işi bizden başka kimse yapamaz, yapamayacaktır.
***
Konuyla ilgili şöyle bir hikâye anlatılır: Kadınlar bir ziyarette muhabbet ediyorlarmış. İşlerden güçlerden konuşurlarken birisi, evin taksitlerini takip ettiğinden, çocukların okullarıyla alakalı işlerden, faturalardan, alışverişten vs. bahsedince içlerinden birisi söze karışmış, iyi de sizin bey ne iş yapar, ona ne kaldı ki, demiş.
Kadın da cevap vermiş: O büyük işlerle uğraşır; Rusya-Ukrayna işi ne olacak, Dünya Kupasını kim kazanır, Yaren Leylek ne durumda vs.…
Olur mu? Olur!
Tersi mümkün mü? Mümkün!
Bir Anekdot
Bir zaman bir arkadaş bir kitabı mütalaa ediyor, fakat sayfalar hiç ilerlemiyordu. Hayırdır, dedik, neden aynı yerde duruyorsun. Derinlemesine mütalaa ediyorum, dedi. Yok, dedik, sen kendini kandırıyorsun. Zira ipi kısa olanın derin kuyuya dalması ne mümkün!