Yolculuk güzeldir, severim. Bazı yolculuklar güzel olmakla beraber, yorucu, hatta bir saatten sonra şartlara göre sıkıcı bile olabiliyor.
Bu hafta okulların ara tatile girmesini de fırsat bilerek, kış aylarında İstanbul’da bizim yanımızda kalan babamızı almak için memlekete gittik. Güzel birkaç gün geçirmiş olduk. Derken geri dönüş hazırlıkları başladı.
Olmazsa olmazlarımızdan olan cevizlerimiz, armutlarımız, salça kavanozlarımız ve kendi ellerimizin de karışarak yaptığımız halis muhlis köy ekmeklerimizle birlikte diğer tüm eşyalarımızı arabaya yerleştirme işine giriştik. Beş nüfus ve eşyalarla beraber bir sedan arabaya sığıştık.
İşte bu şartlarla yolculuğumuz başladı…
Memlekete gelirken ilk defa geçtiğimiz ve hayran kaldığımız yolu kullanamadık. Zira bu eşyalar ve kalabalıkla o yola girmek istemedik. Vezirhan’dan Antalya-İstanbul yoluna bağlanarak gitmeye karar verdik; öyle de oldu.
Ne var ki Dereköy civarında muz yüklü bir tırın devrilerek yolu kapatmasıyla bir saat kadar yolda hareketsiz kaldık. Bir süre sonra arabanın içi küçülmeye, çıkan sesler balyoz gibi kulaklara inmeye başlıyor. Ne olduğunu ve olacağını bilmeden beklemek zaten zor, onun verdiği baskıyla en küçük şey bile ağır gelmeye başlıyor insan için.
İşte böyle durumlarda nazarı değiştirmek, planladığın vakitte istediğin yere ulaşamamanın stresi, belirsizlik gibi canınıza baskı oluşturan şeylerden uzaklaşmak gerekiyor.
Ki bu arada çocuklar ve hanım bir oyun oynamaya başladılar. Birisi bir kelime söylüyor, diğeri onun son harfiyle yeni bir kelime ve diğeri de onun söylediği kelimenin son harfiyle bir kelime… bu şekilde uzayıp gidiyor…
Bir ara beni de dahil ettiler, başladık biz de kelime zincirinde dönmeye. Bir ara kendime de bir kural koyayım dedim, hem de benden sonra kelime üreten kızıma da bir zorluk derecesi oluşturur, kelime hatırlama/bilme konusunda fayda sağlar… İşte bunun için bütün kelimelerimin “t” harfiyle bitmesine dikkat etmeye başladım.
Ben bunu yaparken, baktım ki zorlanıyorum; çünkü benden önce kelime bulan bizim beş yaşındaki ufaklık da sonu “ı” ile biten kelimeler söylüyor sürekli. Biz bu “t” ile biten kelime konusuna dikkat çekince o da itiraf etti. Tabi bir taraftan sevindik, ufaklık da bir strateji belirlemiş beni zorluyor, ayrıca “ı” ile biten kelime buluyor, hay Allah…
Bu oyun bizi eve kadar canımız sıkılmadan getirdi. Fakat bu arada kelime bilgimizin durumunu da öğrenmiş olduk. Kâh zorlandık kâh zorlayıcı standartlar bularak kapasitemizi ölçecek durumlara girdik. Kaç kelime söyleyebildik bilmiyorum ama çok kelime bilmemiz gereğine inandık, bir kez daha.
Bu vesileyle bir film geldi aklıma: Sözcüklerin Gücü. 2006 tarihli bu filmde çocuklardan duydukları İngilizce kelimelerin harflerinin söylenmesi istenir. Detayı filmde görebilirsiniz. (Bu arada izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.)[1] Benim dikkat çekmek istediğim hususlardan birisi, kelimelere ilginin önemi. İkincisi, kelimeleri çalışırken takip edilen iki yol. Birinci yol, lügat ezberleterek yapılıyor filmde. İkinci yol ise, anlam ve kelime bilgisi yoğun bir kitaptan metin okunuyor.
Nihayetinde az farkla da olsa kitaptan çalışan Akeelah yarışmayı kazanıyor.
Bu filmden sonra neden biz böyle bir çalışma yapmıyoruz meselesi epey kafamı kurcaladı. Hala da devam eder. Hatta bir ara İstanbul MEM tarafından yapılan “Sözlük Özgürlüktür” çalışması da kafamın bir tarafında durur, bütün eksikleriyle beraber. O zamanlar müdür beyle bir parça tartışmıştık konuyu. Her neyse…
Ve ben bu çalışmayı hep Osmanlı Türkçesi yazı harfleri üzerinden yapılabileceğini ve bunun hem kelime öğrenmeye hem de Osmanlı Türkçesi imlası öğrenmeye faydası olacağını -hala- düşünüyorum. Zira yukarıda bahsi geçen filimde, çocuk hatırlayamazsa veya başka benzer kelimeyle karışacaksa manası ipucu olarak verilmekteydi.
Aynı durum Osmanlı Türkçesi kelimeleri için de geçerli.
Başka bir mesele de mana ve kelime zenginliği olan kitap meselesi. Bu da bu zamanda Risale-i Nur olarak yerli yerine oturuyor gördüm. Osmanlıca aslından okunan bir çalışmayla inanılmaz bir derinlik yakalamak mümkün…
Detaylar tartışılır ama bu tarz kelime çalışması çok ciddi fayda sağlayacaktır.
Bizim yolculuktaki bu can sıkıntımız, beni buralara kadar getirdi. Eskiden bir söz vardı, çocuğun canı sıkılmasına bakmayın, canı sıkılan çocuk kendisini oyalayacak yeni bir şey mutlaka bulacaktır. Belki de bu zamanda en büyük sıkıntı, canımızın sıkılmasına izin vermemek, bir sürü ıvır zıvırla zamanımızı doldurarak yeni fikri üretimlerin önünü kapamaktır, ne dersiniz?
[1] https://www.fullhdfilmizlesene.pw/film/sozcuklerin-gucu-akeelah-and-the-bee-fhd2/
Tavsiye ettiğiniz filme bakacağız Metin bey.
BeğenBeğen