KIZILELMA

Geçtiğimiz hafta sonu, 1994’te kurulmuş, birlik ve beraberliğe, ortak iş yapmaya ciddi katkı sağlamış ve sağlama çabasında bir çatı kuruluş olan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın (TGTV) “Gönüllü Teşekküller Zirvesi”ni icra ettik.

Kartepe’nin zirvesinde gerçekleşen bu zirvede, önemli konular kıymetli konuşmacılar tarafından konuşuldu, çalışma masalarında beş ayrı mevzu müzakere edildi. Akşamında ise Türkiye Gençlik STK’ları (TGSP) Gençlik Liderliği Eğitim Programından (GLEP) mezun dört genç, Serpil Ateş tarafından kendilerine sorulan sualleri cevapladılar.

Yaşları yirmi üç bu dört genç, gençleri anlama ameliyesinde bulunan STK temsilcileri ve zirve programının ana konularından birisi olan STK’ların gençleşmesi, genç fikirlere açılması ve idari kadroda gençlerin bulundurulması vb. arayışlarına, gençler bu konuları nasıl görüyor, gençlerdeki gönüllülük çalışmaları nedir, ne olursa bir STK’da görev alır veya orada kalıcı olabilir, değişen dünya ve gelişen Türkiye’de sivil toplum çalışmaları nerede ve nasıl olmalıdır gibi pek çok sorunun cevabını, tecrübeli sivil toplum gönüllülerinin önünde çok açık, net ve yüreklilikle ifade ettiler.

Gençlerin özgüvenleri, “sahne performansları”, mikrofon ve ses kullanımları, üslupları genel katılımcılar tarafından olabildiğince olumlu/müspet karşılanıp istihsan edilmesiyle birlikte, kendilerine bazı sorular da soruldu. Detayları kamera kayıtlarının deşifresi sonrası paylaşılır belki. Ben sorulan şu soru çerçevesinde kalıp kısa bir değerlendirme yapmak ve bu bir araya gelişin kıymetini ve bundan duyduğum sevinci paylaşmak istedim.

Katılımcılardan birisi, “Bizim zamanımızda zincirler kırılacak, Ayasofya açılacak” vb. ulaşılası hedefler vardı. Zor zamanlar ve kıt imkanlara rağmen bu Kızılelmalar bizi diri tutar, gayrete getirirdi. Bugünün gençliğinde -en azından sizin nazarınızda- Kızılelma nedir?” diye bir sual sordu.

Soruyu bir genç cevapladı ama diğerleri de bigâne kalamayıp onlar da ilave cümleler kurdular ve -manayı değiştirmeyecek benim bazı ilavelerimle- şunları söylediler…

O zamanlarda bölgesel veya simgesel bazı idealler vardı. Ya da onlar öne çıkarılıp, en azından diri tutuyor, aksiyon almaya vesile oluyordu. Geldiğimiz bugünümüzde hamdolsun Ayasofya açıldı, başörtüsü serbest, kamusal alan kavramı din siyaset çerçevesi dışına çıktı, çarşaflı bir insan bile üniversiteye gidebiliyor, doğru.

Bu cümleler de bizleri pasif, eylemsiz, geçmişinden kopuk, uçarı gençler algısıyla hedefsizmiş gibi gösteriyor. Halbuki bizim hedefimiz i’la-yı kelimetullah olmak hasebiyle, sadece misak-ı milli içinde kalmıyor, bütün insanlığı hedefliyor. Bugünün Kızılelma’sı, Allah’ın ismini yüceltmek ve merhamet medeniyetinin öğretisi ve o bilgiyi amele geçirmekle bütün insanlara kavlen, halen ve fiilen taşımaktır, denilebilir.

Düşman mert olursa o da kıymetlidir. Sizin zamanınızda düşman belliydi. Bizim düşmanımız kaypak. Örtülü. Filmlerin, kitapların, uygulamaların içlerinde gizli. Fayda üretiyorum havuçları marifetiyle gizli zehirlerini zerk ediyorlar ve bizleri hasta ediyorlar. Bizler bu namert düşmanlara karşı savaşıyoruz. Sizin zorluklarınız sizi diri tutan önemli araçlardı ama bizim düşmanlarımız tam tersi. Fakat çalışmamıza, mücadelemize engel değil…

Bu zamanın Kızılelma’sı şuurdur, farkındalıktır. Algı dünyasının ürettiği yanılgılara karşı, düşmanın silahıyla silahlanarak, bize ait olanı korurken, herkese fayda verecek olan düşünce, malzeme, aksiyon üretebilmektir. Üzerimizdeki ölü toprağını atıp silkinebilmektir. Bunları yaparken pergelin bir ucunu bizden, bize ait olandan ayırmamaktır.

Bu minvalde cümleler kuruldu. “Kızılelma’nız nedir?” sualine gayet İslami ve insanlığı kuşatacak dertlilikle cevaplar verilmesi, bir katılımcının “Bu kadar beklemiyordum” cümlesiyle gençlere olan bakış açısının şu kısa zamanda olumlu olarak değişmesine ve hemen herkesin yarına daha ümitle bakmasına vesile oldu. Güzel oldu.

Şunu da söylemeden geçmeyeyim. Gençler kendilerini ifade etmek, fikirlerine saygı duyulması, işlere ortak edilmesi, kendilerine bir iş verildiğinde bunu sonuna kadar götürme iradesinin tanınması, kendileriyle bir tebessüm, bir çay eşliğinde kısa da olsa muhabbet edilip varlığından haberdar olunmalarının bilinmesi gibi hususlara dikkat çekiyorlar.

Gelecek konusundaki endişelerine dair suale, siz rahat olun, biz sizleriz ve bizden sonrakiler de bizler olacak. Bundan dolayı biz sizin çocuklarınızla sizden daha ilgiliyiz, diyorlar. 

Son olarak şunu aktarmış olayım. Biz STK bağlamında belki üst yöneticilere ulaşabiliyor, onların iyi muhataplığıyla karşılanabiliyoruz ama arada bürokrasiye önem veren ve bizlerin STK’larda kalmamız konusunda en büyük engeli teşkil eden ara bir kısım var. Bunun acilen düzeltilmesi lazım diyorlar…

Evet Efendim…

TGTV güzel bir şey yaptı, gençlerle buluşup onları dinledi. Gençler de davete icabet edip büyük bir olgunluk ve yetişmişlikle kendilerini ifade ettiler. Ortaya çıkan istifade, ümit ediyorum ki, devam eden süreçte iletişim, etkileşim ve kalbi süreçleri daha ileriye taşıyıp büyüklerin tecrübesi, gençlerin enerjisiyle etkili ve faydalı çalışmaların yapılmasına zemin hazırlayacaktır.

1 Comment

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s