HERKES YAZARDIR AMA ÇOĞU KİMSE BİLMEZ

Bu dört gün boyunca Ankara’dayız. “Tam Bana Göre” ismiyle bir festival icra ediliyor. Bizim Dünya Dergiler Birliği olarak burada olma sebebimiz, bünyemizdeki dergilerimizi ve kültür insanlarımızı okurlarla buluşturmak…

Dikkatleri kültüre ve kültürel çalışmalara çekmek.

Bunları yaparken de insandan, hakikatten, hayattan bahisle insanın inşa sürecinde karşılaşacağı detayları muhabbet ortamında dillendirmek, seslendirmek, hissettirmek…

Programlarımızı yaptığımız alanın adı: Duvardibi Söyleşi Alanı. Sebebi ise İstanbul Fatih’teki sur dibi çay eşliği muhabbetini ve sıcaklığını buraya taşımak…

Perşembe öğlen Mehmet Doğan’ı misafir ettik. Kültür ve Dil üzerine konuştuk. Akşamki program misafirimiz Süleyman Ragıp Yazıcılar’dı. O da “Yaşamak ve Yazmak” başlığında konuştu. Güzel pek çok cümle kurdu ama bende en kalıcı ve bu yazıyı yazmama sebep olan, her insan yazardır bağlamındaki konuşmalardı.

Yaşamanın aslında yazmak olduğuna dair cümleydi. Nasıl mı?

İsra Suresi 14. ayette “Kitabını oku! Bugün hesap görücü olarak sen kendine yetersin.” buyrulmaktadır. Ve bu her insana söylenecektir. Yani her insanın bir kitabı vardır. Kendi yazmıştır.

Şaşırdınız mı?

Ben hiç kitap yazmadım mı diyorsunuz… Eğer öyleyse yanılıyorsunuz. Çünkü Süleyman’ın da dediği gibi; yaşamak, yazmak demektir. 


İbretli bir hikâye anlatılır. Behlül Dânâ Hazretleri kan ter içinde yoldan geçerken orada bulunanlar sorarlar: “Hayırdır, ne bu halin, uzun yoldan geliyor gibisin?” Behlül cevap verir: “Evde ateş kalmamış, ben de bi koşu cehenneme gidip alayım, dedim.”

Behlül’ün bu haline alışık da olsa soranlar, şaşkınlık ve merakla sormaya devam ederler; “E, bulabildin mi bari?” Behlül gayet sakin tavırla, kıvama gelmiş halde bekleşenlere şu ibretli cevabı verir: “Cehennemde ateş yokmuş. Herkes kendi ateşini kendi getiriyormuş dünyadan.”


Neyse toparlıyorum. İnsan yaşarken bir taraftan da hal ve hareketleri, konuşmaları vs. her şey yazılır. İyi de olsa yazılır, kötü de olsa. Ecel gelip hesap kapandıktan sonra muhasebe günü geldiğinde herkesin defteri önüne açılır.

Ve denilir ki, “Kitabını oku! Bugün hesap görücü olarak sen kendine yetersin.”

Telif, tadil, tashih, editörlük süreçleri bitmiş ve iki kapak arasına alınmış olarak herkesin önüne bir kitap getirilir. Bu, herkesin hayatı boyunca kendi tercihleriyle yazdığı kendi kitabıdır.

Yazmak büyük bir sorumluluktur. Zira yazmak yaşamaktır. Eğer böyle olmazsa gün gelir karşısına şu sual çıkacaktır: “Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?”[1]

Yaşamak, muhtevası ve istikameti bilinmezse daha büyük bir sorumluluktur. Çünkü zerresi eksik kalmadan her şey günü geldiğinde sorulacaktır. Ancak yaşam rehberi ve yaşam koçu bilinirse her şey daha kolay ve problemlerin üstesinden gelmek daha rahat olacaktır.

Yaşam rehberi ve koçu güncel kelimeler olduğu için kullandım, yoksa içi -kelime bağlamında- boş şeyler; bunların karşılığı olarak bize fayda sağlayacak olan şeyler ise Kur’an ve Sünnet-i Seniyedir.

İşte böyle dostlar… Ankara’dayız, pazar günü akşamına kadar da burada kalacağız. Her gün yeni misafirlerle kültüre dair güzel mevzuları dost meclisi sıcaklığında ve Fatih sur dibi çay eşliğinde konuşmaya devam edeceğiz.

Yolu düşen olursa çaya ve muhabbete bekleriz…


[1] Saff Suresi, 2

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s