KÖYDEN ŞEHRE İNMEYE MİYDİK?

Kısa da olsa bir köy hayatım oldu. Şehirden geri köye döndüğümüzde henüz elektrik yoktu. Çıra, kandil, lamba, sonrasında lüks dedikleri tüple çalışan aydınlatma aletlerini gördük. Akşam namazıyla başlayan gecemiz, sabah ezanıyla başlayan gündüzlerimiz olmuştu.

Diğer canlılarla iç içeydik. Büyük baş, küçük baş, kanatlı ve binek hayvanlarımız vardı. Yumurtayı folluktan, sütü inek ve koyunun kendisinden, sebzeyi yanı başımızdaki bahçemizden, meyveyi envaiçeşit ağaçlarımızdan, hububatı bereketli tarlalarımızdan alıyorduk.

Öküz arabası, karasaban, düven kelimelerini kitaplardan değil, bizzat hayatın içerisinde yaşayarak öğrenmiştik. Sabah namazla tarlaya gider, nohut yolar, kuşlukta gelir, kuzinede pişmiş ekmekle kahvaltımızı yapardık… Tereyağımız halis muhlisti. Unumuz ata tohumdan hasıl buğdayın su değirmeninde öğütülmüş kepekli haliydi…

Mevsimlerimiz vardı… Kışı kış olarak, yazı yaz, baharları bahar olarak yaşıyorduk. Takvimlerimiz tabiatın cereyan eden hadisatından müsemmaydı. Sevgililer günü yoktu mesela, sevdik mi adam gibi severdik, hem dünya hem ahirete dönüktü her şeyimiz… Her mevsimin kendine göre işi ve bize gönderilen nimetleri vardı. Tostu da hamburgeri de bilmiyorduk.

Ve bir gün film değişti…

“Benim sadık yârim kara topraktır” mısralarının terennümüyle hayat sürsek de taşı toprağı altın şehirlere, geleceği garanti denilen devlet kapılarına akmaya başladık; Ahmet Haşim’in Müslüman Saati yazısında ifade ettiği, “İstanbul’u yenileştiren ve yerlisini şaşırtan istilâların en gizlisi ve en tesirlisi yabancı saatlerin hayatımıza girişi oldu.” farkındalığında olduğu üzere…

Toprağın bereketi sanayinin bandına bıraktı her şeyi. Toprağın karnını deşen, ipekböceğine dut yaprağı toplayan eller katkılı buğdaylar, suni iplikler üretimine teşne oldular… Önce üretici/işçi denildi, sonra stoklar şişince tüketici denildi; devamla çıkılmaz bir döngüye sokuldular, üretim bandının ve tüketim ağının kölesi oldular, köyün civanları.

Şimdilerde dağlarımızda sürülerimizi Afgan çobanlar otlatıyor, ara eleman ihtiyacını Suriyeli, Iraklı, Türkmen gençler gideriyor. İş bulma kurumlarındaki fırsatlar, hırsları körüklenen gençleri cezbetmiyor artık. Köye de dönemiyorlar. Okumuş çalışmazlar ordusu her gün genişliyor…

Savunma sanayiindeki hareketlilik (yerli) üretim adına bir ümit verdi, hamdolsun. Bunun orada genişleyerek arttığı gibi, sanata, zanaata, çifte çubuğa, üretime ve istihdama yönelik her alanda hayat bulması, asıl zenginliğin ve rahatın çalışma ve üretmede olduğunun fark edilmesi ümit ve temennisiyle şükrediyoruz.

Biliyoruz ki “Fıtratı müteheyyiç olan insanın rahatı say ve cidaldedir”.

Tezhib ve tehzib-i ahlak için önemli bir zaman dilimi olan Ramazan-ı Şerifinizi tebrik eder, sevap ve faydasına inanarak kazançlı çıkanlardan olmayı dua ederim.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s