BU TÜRKÜ YASAKLANMALI

Suriye’de olup bitenlere dair ilgimizin azaldığı, Doğu Türkistan neredeyse gündemimize girmediği, ağırlıklı olarak Ukrayna haberlerinin servis edildiği bir ortamda önce ayçiçeği yağı, ardından kereste ve derken Sibirya soğukları gündemimize hızlıca giriş yaptı.

Bunlara kısaca değinip, bizi ilgilendiren ortak bir noktaya bakmaya çalışacağız…

Önce başlıktan başlayalım. Efendim, başlıktaki cümleyle ilintili bir türkü var; “Zeytin yağlı yiyemem aman / Basma da fistan giyemem aman / Senin gibi cahile / Ben efendim diyemem aman” dizeleriyle başlayan. 1954 senesinde repertuara girmiş. Rivayet odur ki TRT’deki THM repertuar numarası 1133’tür.

Her neyse… Bu türkünün yazılma sebebi, -yine rivayet odur ki- 1948-51 seneleri arasında meri olan Marshall Planı yani ABD kaynaklı ekonomik yardım paketidir. Mevzu uzun ama yağa bakan kısmı, yerli ve menus/alışık olduğumuz zeytin yağını bırakmak ve nev-zuhur yağlara alışmakla ilgilidir. Bu da pakete dahil edilmiştir (rivayet).

Türküyle de içselleştirilmeye çalışılmıştır…

Türküler önemli… İçerisinde tarihe, kültüre, topluma, insana dair nice detaylar barındırır. En derin hislerinden yakalayarak sarsar insanı. Bu durum, algıyı yönetmek isteyenler için de türküleri/şarkıları… önemli bir araca döndürme iştahını kabartır…

Sadece türküleri mi, elbette değil. İnsanın duy/g/ularına hitap eden her şey bu konuya açıktır. Mesele, ancak bizlerin korunaklı olmamızla sıhhat kazanabilir. Yoksa canavarın iştahı her şeyi silaha dönüştürmek ister, dönüştürebilir…

Bakınız, bugün medya ve dahi sosyal medyada kulağımıza üflenen türkülerle (!) bir anda yağ yoksunu ülke oluverdik. Savaşı yaşayanların paniğini beşe katlayan aymazlıkla marketleri -tam manasıyla- yağmaladık… Sadece gaza gelmeseydik, zaten fiyatlar düşmüştü, uzmanların ve yetkililerin dediği. Tedarikçilerin stokçuluk ve üfürükçülük ahlaksızlığı, bizlerin de sabır, tevekkül, kanaat gibi güzel ahlaka dair zafiyetimiz ve hırs, açgözlülük gibi kötü ahlaka dair hareketliliğimiz nihayetinde yine ahlakın muhatabı halka zarar verdi…

Olan ne? Türkü bağımlılığı…

Sonuç: Medya ve sosyal medyanın büyüsüne o kadar bağlanmışız ki, hangi türküyü okursa kalkıp oynamaya başlıyoruz. 

Yahya Kemal’in, “Şu kopan fırtına Türk ordusudur Ya Rabbi / Senin uğrunda ölen o ordu budur Ya Rabbi / Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed-namın / Galip et çünkü bu son ordusudur İslam’ın” mısralarıyla özetlediği ruh halimiz ve musikimiz, bugün “Zeytin yağlı yiyemem aman / Basma da fistan giyemem aman / Senin gibi cahile / Ben efendim diyemem aman” moduna girmiş durumda.

Haydi yine Yahya Kemal’in dilinden söyleyelim: “Çok insan anlayamaz eski musikimizden / Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden.”

Dış seslere kulağımızı tıkamanın zamanı geldi de geçti çoktan efendi. Kendi iç sesimize kulak vermenin zamanını da bir elli yıl daha ıskalamayalım! 

Memleketimiz sadece coğrafi olarak değil, kültürel ve dini bağlamda da önemli bir yerde. Gönül coğrafyamızın sınırları 20 milyon kilometre kareye yayılmış, belki de aşmış… Dostlar bizim ayağa kalkmamızı bekliyor, net! Düşmanlarımız ise olmamızı istemezler ama ölmemizi de istemiyorlar, sadece onların çaldığı her türküye kaşık çalmamızı bekliyorlar.

Çok şükür ki kendi musikimizin sesleri doğudan batıya yankılanmaya başladı. Herkes duyuyor. Ama asıl mesele bizim duymamızda. 

Kerestecilere değil, çağ açıp çağ kapayanlara kulak vermeliyiz. 

Bremen mızıkacılarına değil, kösün sesine kulak kesilmeliyiz.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s