KİŞİSEL GELİŞİM, KÜRESEL DÖNÜŞÜM VE MİRAÇ

Sizlerin de bildiği meşhur bir pazar sabahı hikayesi var. Şöyle ki: Adamın birisi, bir pazar günü kahvaltıdan sonra kahvesini almış gazetesini okumaya dalmış. Bu arada haftanın yorgunluğunun verdiği rehavetle kafa ve bedenini dinlendirmenin hazzını yaşıyordur. 

Bu esnada evin küçük çocuğu gelip, “Baba beni parka götürecektin” deyince huzursuzlanmış, fakat söz verdiği için de bir formül aramak adına etrafına bakınırken, gazetenin verdiği ekteki dünya haritasını görmüş. Hemen haritayı on-on beş parçaya ayırıp, “Evladım sen şu haritayı düzelt, sonra gidelim” demiş.

Kendi tahminine göre bu yarım saati, belki de bir saati bulacaktır. O da bu arada tatlı rehavetine devam edebilecektir. Ne var ki umulanla vukuat aynı olmamış ve çocuk beş dakika sonra yanına gelip “Baba yaptım” deyince şaşırmış ve “Bu nasıl olur? Sen dünyayı tanımıyorsun ki” deyince çocuk, “Evet baba haklısın, fakat tam arkasında insan resmi vardı ve ben insanı tanıyorum. İnsanı düzeltince dünya kendiliğinde düzeldi” demiş…

Efendim, bu pazar sabahı Hayrat Uluslararası Öğrenci Derneğinin “Kişisel Gelişim, Küresel Dönüşüm” başlığı altında düzenlediği Gençlik Forumuna konuşmacı olarak katıldım. Onlara, şu başta anlattığım hikayeyle başlayan bir konuşma yaptım.

Ve devamında dedim ki; çocuğun verdiği cevaba hemen hepimiz “Doğru!” deriz. Fakat “İnsan nedir?” ve “İnsan gerçekten nasıl düzelir?” 

İnsanın -durumuna göre- dünyayı ve içindekileri iyi veya kötü yönde etkilediği vakıadır. Bazen bir insanın bütün dünyayı müspet etkileyecek işler ve hareketler yapabildiğine tarih boyunca şahitlikler olmuştur. Bu noktada insanın kişisel gelişimin araçlarına odaklanmak ve kendi mahiyetini bilmekle irtibatını kurmak önemli olacaktır.

Kişisel gelişim altında yazılan kitaplar, yapılan programlar vs. hepsinin az-çok bir faydası vardır, olur. Benim burada dikkat çekmek istediğim asıl konu, insanın mahiyeti ve yaratılış özellikleridir. Bunlar bilinirse, doğru ve müspet yönde ilerlemek, gelişmek ve etkile/n/mek daha kolay olacaktır.

İnsan, Allah’ın esmasına ayna olarak yaratılmıştır. Mesela güneşe tutulan aynada gözüken güneş timsali, ışık ve ısı aynanın kendine ait değil, muhatap olduğuna aittir. Aynanın sevabı, muhataplık kabiliyetinde var olması ve yüzünü güneşe dönmesinden ibarettir. Bunun gibi insan da Allah’ın esmasına yüzünü dönmeli, kendi üzerinde gözükmesine vesile olacak tavrı/hali takınmalıdır.

Mesela insan sonsuz zayıf ve fakirdir. Bu bir eksiklik değil, farkında olmakla yüzünü sonsuz kudrete ve gınaya dönmeye vesiledir. Beklenen de budur. İnsan aczini bilecek ve Allah’a yönelecektir. Varlığıyla var edenin varlığına işaret edecektir. Karun gibi zenginliğini nefsine verip isyankâr olmayacaktır. Firavun gibi, nefsini ilah edinmeyecektir. Bu ve benzeri insanlar, tarih boyunca hem kendilerine hem de etrafındakilere zulmetmişler, ne var ki o güç, şatafat ve zenginliklerine rağmen, en basit araçlarla helak olup gitmişlerdir.

Kişisel gelişim ve küresel dönüşümün öncüleri peygamberlerdir. Dil bilmekse, hayvanların hatta tabiatın diline kadar öğrenmiş, bilmenin gereğini yapmışlardır. Sanatsa, demircilikten saat ustalığına (zamanı ölçme), eğitim ve idareden komutanlığa kadar uğraşmışlar ve bunları insanlığın ulaşacağı en üst seviyede gerçekleştirmişler ve insanlığa rol-model olmuşlardır.

Uzaya gitmekse, Efendimiz (sav) işte böyle bir gecede Miraca çıkmış, değil Mars’a mükevvenatın son sınırına ulaşmıştır. Big data değil, âlemlerin Rabbiyle muhatap kılınmış, vahyin bilgisine mazhar olmuştur. Kendisine verilen bilgilerle insanı ve insanlığı kişisel gelişimin zirvesine taşımış, muhataplığın en mukaddesi olan Rabbiyle muhatap kılacak kıymet ve değeri kazandırmıştır.

Miraç Efendimizin (sav) büyük mucizelerinden olmakla beraber en büyük mucizesi, şahsiyet-i maneviyesidir. Bizi kendi miracımıza taşıyacak -başta namaz olarak- onun bize getirdikleri ve bütün hayatı ve sözleridir.

Kişisel gelişimi Allah’a ve Resulüne muhataplıkla anlayan bir insan, küresel dönüşümün en önemli ve doğru aktörü olmaya aday olacaktır. Miraç gecenizi, bu hakikati anlamamıza vesile olması niyazıyla tebrik ediyorum.

Unutmayalım ki, “İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir. Ve imanın kuvvetine göre, hâdisâtın tazyikatından kurtulabilir.” (Sözler, 106)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s