KARAR VERMEK İÇİN ACELE ETMEYİN 

Erken karar verme hastalığı ya da körlerin fil tarif etmesi gibi resmin tamamını görmeden sonuca gitme isteği aklımızı geveze yapmakta, fayda sağlayalım derken zarar verme ihtimalimizi yüksek tutmaktadır.

Günümüze gelmeden önce yazıya katkı sağlayacak şu hikâyeyi hatırlayalım hep beraber…

Zamanın birinde ihtiyar bir adamın dillere destan güzel mi güzel beyaz bir atı varmış. Atın namı krala kadar ulaşmış. Kral alımkâr olsa da çok para teklif edilmiş olsa da “Bu sadece bir at değil, benim dostum, insan dostunu satar mı?” diye gelen diğer tekliflerle beraber onu da reddetmiş ihtiyar.

Bir sabah kalkmışlar ki at kayıp. Köylü ihtiyarın başına toplanıp veryansın etmişler. “Ahmaksın!” demişler; “Çalınacağı belliydi. Krala satsaydın paşalar gibi yaşardın. Şimdi ne atın var ne de paran!”

İhtiyar cevap olarak, “Karar vermek için acele etmeyin, at kayıp deyin. Çünkü tek gerçek bu. Diğeri sizin yorumunuz ve kendinizce verdiğiniz kararınız.” demiş.

Neyse beş on gün sonra at geri gelmiş, hem de kendi gibi cins on kadar vahşi atla. Aynı köylüler yine üşüşmüşler başına. Bir sürü senakar laflar etmişler. Köylü yine sakin aynı cevabı vermiş. “Karar vermekte aceleci davranıyorsunuz. Vakıa şu ki atım geri döndü.”

Kendi hallerini tanımlayamayan güruh, ne olduklarını söyleyene itibar etmek yerine, “Bunun akli dengesi yerinde değil. Sen konuşma. Böyle şey mi olur…” gibi lakırdılar serdetmişler sadece…

Derken o atlardan biri ihtiyar adamın tek evladı ve kendisine bakan genç çocuğa çifte atıp ayağını bacağını kırmış. Köyün korosu yine başlamış şakımaya, “Şöyle olsaydı böyle olurdu, böyle olsa şöyle olurdu” falan filan… İhtiyar aynı yerde: “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz. Olan şey, oğlumun bacağının kırıldığı. Bunun arkasını bilmeden öte şeyler söylemek doğru değil” demiş.  Demiş de dinleyen nerede?

Bu arada gençler askere alınmaya başlamış. İhtiyar hariç diğerlerinin oğullarını askere almışlar. Güruh başlamış mızmızlanmaya… İhtiyar inhiraf etmeden durduğu yerden seslenmiş aynı ton ve kararlılıkla: “Siz erken karar vermeye devam edin. Oysa ne olacağını kimse bilemez. Bilinen bir tek gerçek var, benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah bilir.”

Dünya haritasına baktığımızda gördüğümüz Türkiye ile günlük konuşmalara, çatışmalara, erken verilen karar sözcüklerine muhatap olan Türkiye arasında ihtiyar ve köylüler bağlamında bir iletişim var gibi görüyorum. Ya kararını çoktan vermişler var ya da slaydı ilerlettikçe gelen karelere ha bire yorum yapan çok bilmişler. 

O ihtiyar şöyle devam edip bitirmiş sözünü:

“Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp, tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi ve gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz eder. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken, yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”

Lütfen ülkemize dünya haritası üzerinden bakalım ve ona göre konuşalım. Yol uzun, yapılacak iş çok. Devletin aklı ile halkın kalbi birleşmeli ve ona göre hareket edilmeli ki zalime korku, mazluma umut olacak günleri hep beraber görelim, eskide olduğu gibi…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s