KENDİN PİŞİR KENDİN YE

Dün akşam bir toplantıda gündeme geldi, başlık değil de başlığa taalluk eden ve benim de sizinle paylaşmak istediğim kısım: Yemeği yersin ama hesabı da ödersin, durumu yani…

İnsanın otomatiğe bağlanmış ilişkiler içerisinde ve tabi tüketim toplumu olmanın getirdiği hizmet alma halinin tembelliğiyle kendimiz olarak yaptığımız işler olabildiğince azaldı/azalmaya devam ediyor. Daha da azalır belki, fakat mali konular ekserimizin belini büktüğü için bu işlere nefis istese de cep izin vermediği için giremiyoruz.

Girmeyelim de zaten… 


Diğer taraftan da bir şey yapamamaktan dolayı üzülüyoruz, şehrin bu mahrumiyet yönü içinde arayışlara giriyoruz. Şükür ki bu ihtiyacı fark eden bazı işletmeler bu açığı kapatacak yollar arayıp buluyorlar; Hobi Bahçeleri, Kendin Pişir Kendin Ye mekanları gibi… Para harcansa da işin içine insanlar kendisi girip emek vermekten gelen lezzeti aldığı için öyle harcamaktansa böyle harcamak iyidir deyip buralara müşteri olabiliyorlar.

Başlığın taşıdığı mana cihetiyle ortaya konan işletmeler, uzaklaştığımız özneliğe yaklaştırması yönüyle bizi kendine müşteri yapabiliyorken, öznesi olduğumuz kendi durumumuza/insan ve kul olma haline müşteri olamamak modern dünya insanının çıkmazı olarak duruyor karşımızda.


Efendim, mesele şu: İnsan yaşadığı dünya/sı içerisinde pek çok ilişkiler ve etkileşimlerde bulunmakla birlikte kendisinden ve kendisine taalluk eden asıl işlerinden olabildiğince uzaklaşmış durumda. Yediğim önümde yemediğim arkamda modunda, hesapsızca hareket etme eğiliminde veya içinde…


Şuradan devam edelim… Gelin, bugüne göz atalım, bakalım neler oluyor. Toplamak üzere dağıtıyorum konuyu…

Altı saatlik bir yolculukla atmosferin üst ucuna çıkabilmenin bedeli 125 bin dolar. Hâlbuki bizler/insanlık ve bütün canlılar, hayata en uygun güzide dünyamızla yüzyıllardır fezada seyahat halindeyiz. Acaba fiyatı nedir?

Yine günümüzde İtalyan Beyaz Alba Mantarının fiyatı 160 bin dolar, Elmas Havyar minimum 8 bin dolar, Matsutake Mantarı bin dolar vs… Nihayetinde bahsi geçen fiyatlar, var olanın üzerinden insanlar tarafından konulanlar. Ya var olmasına yönelik fiyat, var edenin bizden istediği fiyat nedir, düşündük mü?

Yaşadığımız şu dünyada her türlü zevkimize hitap eden nimetler, bütün hissiyatımızı okşayacak güzellikler olabildiğince bollukta, hem de bolluğuyla beraber kalitesinden taviz verilmeksizin yaratılmış ve önümüze konulmuştur. Ve bize muhatap kılınmıştır. Tezgahtarlığını yapanların önümüze koyduğu bir fiyat var ve evet bu fiyatlar tam anlamıyla tezgahtarlık fiyatı. Haddizatında yoktan var edişin dünyaya ait bir ücreti o-la-maz.


O zaman?

O zaman dönüp kendimize bakalım. Her şeyin Rabbi olan Allah biz insanlar için bakın ne diyor: “İnsan, başıboş bırakılacağını mı sanıyor?[1]

Bu var olanların hizmet ettiği bir varlık var. Ve bizler dünyada kendin pişir kendin ye halinde hareket ediyoruz. Yani ne pişirirsek onu yeriz. Yani yediğimiz/yaptığımız yarın önümüze çıkacak olan şey, bizim kendi/mize yapıp ettiklerimizdir.

Ve yarın bize söylenecek söz de şu olacaktır:

Ve her insanın amelini, kendi boynuna bağladık. Kıyamet günü onun için (o amellerinin yazıldığı) bir kitap çıkarırız ki, onu açılmış olarak önünde bulur. 

Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak nefsin yeter!’ (denilecek)”[2]


Bi çayınızı içerim artık!


[1] Kıyame, 36

[2] İsra, 13-14

1 Comment

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s