SONBAHAR, BURSA VE MİTHAT ABİ

Sabah yola çıktığımızda sisli bir hava vardı. Osman Gazi Köprüsünü geçinceye kadar da devam etti. Sisli hava ayrı bir tefekkür veriyor insana. Beyaz bulut arkasında gözükmeye çalışan varlıkların kalan kısmını tahmin etmeye çalışmak, gördüklerimiz üzerinden göremediklerimize yol aralayan bir nazar kazandırıyor.

Köprüden sonra bizi karşılayan manzara, sonbahar renklerinin farklı tonlarına bürünmüş ağaçlar oldu. İlkbahara benzer ama farklı bir hal vardı. İlkbaharda yaprakların yaratılmasıyla yeşil ağırlık kazanıyor hemen her ağaçta. Sonrasında gelen çiçekler ayrışmayı ve ağacına göre ondan haber veren hali kazandırıyor. Her ağaç özelliğine, meyvesine, faydasına hasılı fıtratına göre farklı renklerle çiçekleniyor, dikkatimizi kendisine çekiyor. 

Sonbaharda ise yeşilin kahverengiye doğru dönüştüğünü görüyoruz. Yine ağacına göre yeşil kalandan sarıya meyledene, açık kahveden koyu kahveye, bazen kızıla hatta kırmızıya dönen renklerle karşılaşıyoruz.

Sonbahar Renkleri

Baharda yeşil zemin üzerine farklılaşan çiçekleriyle kendini gösteren ağaçlar, sonbaharda yaprakları üzerinden dökülüp dökülmeme veya farklı renklere bürünme olarak bir seyir sergiliyor. İlkbaharda ümit, bereket, heyecan hâkim olurken, sonbaharda hüzün, sükûnet ve ayrılık titretiyor kalpleri…

Biz de bir cenazeye gidiyorduk. İmam efendinin cenaze namazının öncesinde yaptığı konuşmada da ifade ettiği gibi, hayatını istikamet, hizmet ve tevazu ile geçirmiş Mithat Yıldırım abinin, Bursa’nın kadim abilerinden birisinin son yolculuğunda şahitliğinde bulunmaya gidiyorduk.

Mali, bedeni, fikri hizmetleriyle ön saflarda bulunmuş, yok zamanlarda kendi imkanlarını seferber edebilmiş, Bursa’dan başlayarak İstanbul, Isparta ve pek çok yerlerde hizmetleri sebkat etmiş bu abiler, Osmanlının ilk başkenti Bursa’nın ulu çınarları mesabesinde kuruluşa şahitlik etmiş, destek vermişlerdi. 

Ulu Cami’de kılınan namazının ardından, kısa süreliğine de olsa sarıklı insanların -aktığı sokaklarda alamet-i farikalarıyla- ölümün de hayatın da sahibini hatırlatarak yol tutmasıyla hemen yukarıdaki Pınarbaşı Mezarlığına defnedildi. Cennet pınarlarında buluşmak duasıyla önden gidenler safında yer tuttu, diğer ağabeyler gibi. Allah gani gani rahmet eylesin, mekânları cennet olsun, Nur Talebesi olarak huzur-u İlahiye varmak cümlesine/cümlemize nasip olsun inşallah. 

Pınarbaşı Mezarlığına Giderken

Kanun-u İlahidir, iyiler de ölür; ahirete gider. Esas olan iyiliklerin devam etmesi, onları devam ettirecek yenilerin yer tutmasıdır. Rabbim iyilikleri artıracak bire on kardeşleri ihsan etsin, bizleri de istikametle hizmet eden nicelere omuzdaş eylesin.

Ne mübarek beldedir Bursa. Arabamızı Üftade Hazretlerinin yanına park edebilmiştik. İyi ki de öyle olmuş, ona da uğramak nasib oldu. Bursa’ya ilk vasıl olduğumuzda Emir Sultan Hazretlerine gitmek nasip olmuştu bir vesileyle, onu da 10 Kasım’da yazacağım inş. 

Gidenleri uğurlamak Müslümanın kardeşine karşı borcudur, oradaydık. Lakin hayatta olanlar da vardı. Hayattaydılar belki ama uzun zamandır hatta yıllardır görüşemediklerimiz de vardı. Bu gibi hüzne vesile olan hadiselerin yanında böyle güzellikler de yok değil. Görüştüren Allah’a hamdolsun.

Sonbahar mevsimi bu, hala yeşili üzerinde olanlar da var, sararıp kahverengiye dönen halle toprağa düşen de… 

Rabbim güzel şahitlikle beraber, hayatta olanlarla irtibatı, irtibatta ifrat edebilmeyi, muhabbete vesile olacak güzellikleri artırmayı nasip eylesin. Âmin. 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s