Bugün 1 Kasım, benim de doğduğum gün; kayıtlara öyle geçmiş. Günün ve doğmanın daha geniş anlam kazandığı bugünün hayatımda elbette ehemmiyetli bir hikayesi var ve benim için gerçekten çok kıymetli. Nasıl mı? Buyurun…
Bugün aynı zamanda, tarihler 1928’i gösterdiğinde, önce Kur’an harflerine sonra da lisana yapılan keskin müdahalenin tarihi. Sonraki zamanlarda 1 Kasım’da müdahale edilen harflerle yolumuz kesişerek devam etti. Şöyle ki hayatım boyunca, geçmiş, günümüz ve gelecekle irtibatı koparan ve 1928 öncesine dair maddi manevi birikimi ve ulaşımı genel üzerinden silip süpüren bu müdahalenin tahribatına karşı yapılabilecek müspet çalışmalarda yer alma imkânı buldum. Detayları aşağıda anlatacağım…
Bugün Osmanlı Türkçesi de dediğimiz o günkü Türkçede kullanımda olan Kur’an harfleriyle ilk tanışmam İHL birinci sınıfta olmuştu. Bir hocamız Lemalar Mecmuasının ilk iki risalesini göstermişti. Sormuştum “Bu ne?” diye. O da “Osmanlıca” demişti. O gün sadece “iyi” diyebilmiştim.
Zaman geçti, son sınıfa geldik. Üniversite için tercihler vardı gündemimizde. O sene imtihana hazırlanan bir üst sınıftaki bir arkadaşa hangi bölümü düşündüğünü sormuştum. O da “Arşivcilik” diye cevap vermiş, “Niye ki?” diye şaşırarak sorduğum suale, “Çünkü orada Osmanlıca öğretiyorlarmış” demişti.
O arkadaş şu an mali müşavir ama ben Arşivcilik bölümünü kazanmıştım. Olacak ya İstanbul Üniversitesinde Arşivcilik Bölümünü kuran hocaların çoğu ve bölüm başkanı tarihçiydi ve -arkadaşın dediği gibi- bizler de dört sene boyunca yoğun Osmanlıca dersi görmüştük.
Aynı zamanda okul için geldiğim İstanbul’da kaldığım ortam Hayrat Vakfına aitti ve her gün Osmanlıca okuyup yazıyorduk. Yine okul süresince pek çok projede özellikle Büyükşehir Belediyesinin bir projesi ve uzun soluklu olarak IRCICA’da bir projede Osmanlıca çalışmalarında bulunmak ve sık sık Osmanlı Devlet Arşivlerine gidip gelmek nasib olmuştu.
1996 senesinde Bağlarbaşı Kültür Merkezinde, 1997’de Kadıköy’de ilk Osmanlıca derslerimi vermeye başlamıştım. Aynı senelerde Osmanlıca yazabilme derslerini tamamlamış ve icazetnamemizi de almıştık. 2009 senesiydi Allahualem, Kur’an ve Büyük Cevşen mealini Osmanlıca hazırlamış ve teslim etmiştik.
2010 ve devam eden senelerde özellikle 2012’den sonra Osmanlıca çalışmaları hız kazanmış ve materyal ihtiyacı da kendini gösterir olmuştu. Buna binaen, ilk çalışmalarını 2002’de yaptığım Osmanlı Türkçesi Elifbası hayat buldu. Ardından Osmanlıca Kolay Okuma Metinleri serisi geldi. Eş zamanlı olarak da yarışma ve kurs kitapları…
2013 senesine geldiğimizde Türkiye ve dünyada bir ilk olacak dergi çalışması kendisini gösterdi. Osmanlıca Eğitim ve Kültür Dergisi1 yayın hayatına başladı. Dergiyle beraber 10’dan fazla kitap çalışması da arkasından takip etti. Özellikle dergi çalışmaları bünyesinde hayat bulan “15 Dakikada Osmanlıca Öğrenebilirsiniz” cümlesi hem dikkat çekti hem de pek çok kimsenin “Hadi canım, olur mu öyle şey?” cümleleriyle başlayıp “Osmanlıca gerçekten bu kadar kolay mıymış” cümleleriyle hedefini buldu.
Dergiyle beraber pek çok etkinliklerimiz de oldu. Kitap fuarlarından dergi fuarına, İstanbul Gençlik Festivalinden TEKNOFEST’e kadar, ilk isme özel Osmanlıca ajandadan Kızılay’ın Osmanlıca logosunun ihyasına kadar kendini gösterdi çalışmalar… Altı yıldır devam eden diğer bir çalışmamız da yine Türkiye’de bir ilk olan Sırat-ı Müstakim isimli Osmanlıca gazete sayfasıdır. Her Cumartesi Yeni Akit gazetesinde yayınlanmaktadır.

Derdim, yapılan işlerden nefsime pay çıkarmak değil, şükürdür. Evet, beni dünyaya 1 Kasım’da gönderen Rabbimin, bugün gerçekleşen o yanlış uygulamanın yani harf inkılabının ve ortaya çıkardığı tahribatın tamirinde beni de istihdam etmesi ve hayatımda yer bulan güzel şeylerin bu kurguyla karşıma çıkarılmış olmasına karşı şükür içindir.
Hatt-ı Kur’an’a ve hakaik-i imaniyeye hizmet etmekle anlam kazanan/kazanacak hayatımın istikamet üzere devam etmesini Rabbimden niyaz ediyor, hepinize maddi-manevi sağlık, afiyet ve huzurlu bir ömür diliyorum.