Hayatımızda yer almaya hızla devam eden pek çok teknik gelişme ve araçları savunma sanayii ve askeriye üzerinden hayat bulmuş/başlamıştır. Buradaki kritik kelime de hep “savunma” olmuştur. Yani savunma hayatın ilkleri içindedir. Yani savunma başlangıçtır. Niye? Savaş istenen bir durum olmamak ya da barış için savaşa hazır olmak bağlamından dolayı.
Kuşak kelimesi/meselesi de hep konuşageldiğimiz, hep gündemimizde bir kelime olmuştur. Son zamanlarda Z kuşağı diye tanımlanan gençler için, Elif kuşağı tanımlaması ve en son da TOKNOFEST kuşağı ifadesini duyduk.
TEKNOFEST’i yani teknoloji festivalini organize eden T3 Vakfı da malumunuz olduğu üzere memleketimiz adına özellikle “savunma” sanayiine yaptığı katkılarla öne çıktı. Hem ön açtı/açmaya devam ediyor hem de bu noktada pek çok gence dokunuyor. (Bu vesileyle Özdemir Bayraktar’a da Allah’tan rahmet diliyorum.)
Bu konuyu başka bir maksat için açtım aslında. Üzerinde durmak istediğim, “savunma” kelimesi. Öncelikle mevzua ışık tutacak şu paragrafı okuyalım ve anlayalım:
“Bugünlerde, Kur’an-ı Hakîmin nazarında, imandan sonra en ziyade esas tutulan takva ve amel-i salih esaslarını düşündüm. Takva, menhiyattan (Allah’ın yasak ettiği şeylerden) ve günahlardan içtinab etmek (kaçınmak) ve amel-i salih, emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır.
Her zaman def-i şer (kötülüğü uzaklaştırmak), celb-i nef’a (faydalı olanı elde etmeye) râcih (üstün) olmakla beraber, bu tahribat ve sefahat ve cazibedar hevesat zamanında bu takva olan def-i mefasid (bozucu şeyleri kovmak) ve terk-i kebair (büyük günahları terk etmek) üssü’l-esas olup büyük bir rüçhaniyet (üstünlük) kesb etmiş (kazanmış).
Bu zamanda tahribat ve menfi cereyan dehşetlendiği için, takva bu tahribata karşı en büyük esastır. Farzlarını yapan, kebireleri (büyük günahları) işlemeyen, kurtulur.”[1]
Burada savunma kelimesine mukabil karşımıza takva/def’-i şer kelimesi çıkıyor. Yani gençliğimizin/gençlerimizin/genç taraflarımızın taze ve genç kalabilmesi evvelemirde takvanın/savunmanın varlığına bakıyor. İfsat edicileri hayatımızdan kovmaya bakıyor. Kötüleri/kötülükleri etrafımızdan uzaklaştırmaya bakıyor.
Haddizatında teknolojiyi elinde tutan eğer yukarıda bahsi geçen alt yapıdan uzaksa yani takva ile korunmuş değilse üzerine amel-i salih/güzel işler inşa edebilmesi veya inşa edeceği şeyleri iyi ve faydalı yapabilmesi mümkün gözükmemektedir.
Dolaysıyla ben, gençlere yönelik sarf edilen bu sözü/tanımlamayı böyle de anlıyor ve anlamak da istiyorum.
İki hafta önce dünya ve Türkiye’de alanında benzeri olmayan bir fuar/buluşma gerçekleştirdik Sirkeci Tren Garında. Dört yüze yakın dergiyi bir araya getirdik ve son rakamlara göre yüz yirmi etkinlik yapmışız. Bu bağlamda İsmail Kılıçarslan’ın kurduğu şu cümle hem bu yazıya sağladığı katkı açısından hem de kendi anlam bütünlüğü içerisinde önemliydi. Neydi cümle?
“TEKNOFEST hangi anlam dünyasıyla ve hangi niyetlerle yapılıyorsa Uluslararası Dergi Günleri de aynı anlam dünyası ve niyetlerle yapılıyor. Amaçları farklı ama hedefleri aynı etkinlikler bunlar.”[2]
Buraya kadar anlatılanlardan şu cümle de kurulabilir. Gençlik tek bir tanıma/tanımlamaya sığmıyor. Dolayısıyla gençleri, insan vurgusu ve fıtratı üzerinden bakıp/görmek ve güncel olan meselelere bakışını fıtri olması üzerinden görebilmesine katkı sağlayacak ortamlar oluşturmak önemli olacaktır.
İnsan kalıptan önce kalptir; fıtratıdır/kendisidir.
[1] Kastamonu Lahikası, s. 193
[2] https://twitter.com/aasesli/status/1445029237509984259?t=Pyg6TCuZHdY4TIjAJaC6PQ&s=19