KAZ KAFALI

Kızdığımızda bazen ağzımızdan çıkan şu başlıktaki cümlenin -biz insanlardaki kullanım kısmını çıkarsak- kötü bir şey değil, tam tersine nasıl müthiş bir şey olduğunu görmüş oldum. Nasıl mı? Haydi, başlayalım…

Küçüklüğümüzde pazar günleri TRT’de yayınlanan pazar sinemasını beklerken karşılaştığımız bir çizgi film vardı: “Uçan Kaz.” Oradan da bildiğimiz üzere bu kazlar göç ediyorlar ve bunu da belirli bir düzende yapıyorlardı, yani V şeklinde uçuyorlardı. 

Meğer her kuş, çırptığı kanatla oluşan hava akımı sayesinde arkadaki kuşa ciddi bir uçuş avantajı sağlıyormuş. Bu şekilde uçuş menzilini yüzde yetmiş oranında artırıyorlarmış. Dışarıda kalan kuşlar ise hem bu avantajdan mahrum kalıyor hem de ciddi zorluklar yaşıyormuş.

Yani cemaat, cemiyet, birlik, beraberlik şartmış!


Bugün sabah dersinde okuduğumuz mektupta şöyle bir hadise anlatılıyordu. Bir zaman Müslim olmayan bir zat bir yol bulmuş, tarikattan hilafet almış ve irşada başlamış. Gel zaman git zaman talebeler kemalatta terakki etmiş ve içlerinden birisi mürşidini gayet sukutta/aşağıda görmüş. Bunu anlayan mürşid, “İşte beni gördün” demiş. Müridi ise cevaben: “Madem senin irşadınla bu makamı buldum, seni bundan sonra daha ziyade başımda tutacağım” deyip Cenâb-ı Hakk’a yalvarmış, o biçare mürşidini kurtarmış. Mürşidleri, müritlerini geçip yine onlara mürşid kalmış.  

Mektup şu çarpıcı ve sarsıcı cümleyle devam ediyordu:

İşte asıl hüner, kardeşini fena gördüğü vakit onu terk etmekte değil, belki daha ziyade uhuvve­tini kuvvetleştirip ıslahına çalışmak, ehl-i sadâkatin şe’nidir/işidir.


Hayat bu, zaman gelir farklı durumlarla karşılaşabiliriz. Kardeşimize, arkadaşımıza, dostumuza karşı nefis, şeytan ve şeytandan ders alan bazı insanlar o durumları kaşırlar. Yarayı kanatırlar. Sevgimizi, muhabbetimizi, sadakatimizi, güvenimizi sarsıcı şeyler söyleyebilirler. Bizi düzenin dışına atabilirler.

İşte böyle durumlarda kaz kafalı falan demeyip kazları aklımıza getirmeliyiz. Kaz kafalılık yapıp da “Ha, demek öyle miymiş” dememeliyiz. Hava akımının dışında kalıp kendimizi zahmetin içine atmamalıyız.

Belki o kardeşimize, arkadaşımıza, dostumuza müridin mürşidine söylediği şekilde daha sıkı sarılmalı, uhuvvete kuvvet vermeli ve onun ıslahına çalışmalıyız. 

Zira yol uzun, hava akımı kuvvetli ve tehlikeler çok. 

Tarikten önce refik. 

Allah hayırlı arkadaşlar, kardeşler, dostlar versin. 

Rızasından ayırmasın.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s