GAMSIZ MİNİBÜSÇÜ

Öncelikler ne kadar değişken ve ne kadar belirleyici. 

Bugün Kanarya’nın o meşhur sıkıntılı ve sıkıcı trafiğe sahip olan yolundan geçmek zorunda kaldım yine. Daracık yol, park etmiş araçlar ve toplu taşımanın her türlüsü ve tabii inşaat araçları…

O yolda canımı sıkan en net taşıtlardan en birincisi minibüsler. Birbirleriyle sürekli iletişim halinde oldukları için, kimsenin hak ve hukukuna riayet etmeksizin, gidiş geliş olan yolda sol şeridi kapatıp son sürat ilerliyorlar ve karşıdan gelen minibüsün tıkaç görevi gördüğü kontrollü alan açma işlemiyle, onlarca aracı sollayıp önde yer tutuyorlar.

Neden böyle yapıyorlar? Sözüm ona belirli bir vakitleri var ve o vakitte durağa ulaşmak zorundalarmış.

Hadi anladık varsayalım, ya siz önde olduğunuz zamanlarda arkada işi olan onlarca aracı, yolcu kapma derdiyle bekletirken, menziline ulaşma derdinde olanların önünü tıkarken niye aynı hassasiyeti göstermiyorsunuz? Tık yok! 

Laf etsen zaten kavga hazır. Çamura taş atsam üstüm kirlenir derdiyle de kimsenin bir şey diyebildiği yok.

Yolda cep yok kardeşim denirse, o da ayrıca mütalaa edilmesi gereken bir konu tabii.

Neyse, bugün aynı şekilde ilerliyoruz. Solu kapatıp gelen minibüs yok ama arkasından bağıra bağıra gelen ambulansı gördüğü halde hala müşteri derdiyle hem yolu tıkayan hem de aheste aheste seyreden bir minibüsçü var karşımızda.

An içinde genişleyen zamanla baktım adamın haline, o kadar mı kendi derdinde olur bir adam? Evet, öyleydi. Herkes kendince yok fermuar düzeni, yok geride kal, yok en sağa yanaş modunda vaziyet almaya çalışıp ambulansa yol vermeye gayret ederken, bizim minibüsçü dört liranın derdindeydi…

Ambulansın içinde kim vardı, ne derdi vardı bilemem. Allah hayırlı acil şifalar versin. Fakat acelesi vardı, belki de zamana karşı yarışıyordu. Erken alınan tedbir, eğer ecel gelmediyse hasta için çok önemli olacağı aşikâr. Ambulansın o acı sesi, hemen herkesi hastanın acısına ortak eder. İnsanın elinden gelse, arabadan inip, aracı eline aldığı gibi kaldırıma koyar.

Amma velakin minibüsçülerin (en azından bahsi geçen yolda) durağa yetişme derdinin verdiği huzursuzluk ayrı, müşteri kapma derdiyle bütün trafiği kapatıp/yavaşlatıp hak hukuka zarar vermesi ayrı bir vahamet. Hastanın hastaneye yetişme derdini herkes anlar, fakat ben bu minibüsçülerin bir taraftan gamsız, diğer taraftan hukuksuz durumunu anlayamıyorum.

O sarsıcı siren sesi altında kapıldığım merhamet duygusunu bastıran bir minibüsçü umarsızlığı canımı bir kez daha yaktı bugün. Acıdım bize. Kızdım düzensizliğimize. Bencilliğimize ve düştüğümüz hırsın yangınına düştüm. Üzüldüm.

Elbette yolcu yolda kalmamalı. Herkes planladığı/arzuladığı yere ulaşmalı. Ama öncelikler önemli. Hangimizin işi bir hastanın hastaneye yetişmesinden daha acil olabilir? Ya da bir ambulansa yol vermek kaç dakikamızı alır?

Kendimize gelmek için illa ambulansta biz mi olmalıyız, Allah muhafaza etsin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s