Sabah namaz için veya işe gitme hazırlığı ya da sırf uykudan uyanma için eskiden horozlu saat, şimdilerde telefon sesi duyuyoruz… Bir alışveriş merkezine gittiğimizde, dükkân içlerinde hatta lavabolarda bile en baskın şeyin müzik olduğunu görüyoruz… Şu trafik falan dinelemeyip etrafındakileri riske sokan minibüslerde, şehirler arası otobüslerde hasılı hemen bütün ulaşım araçlarında, dinlenme tesislerinde, yapılacak anonsun önünde ve arkasında da müzik olmazsa olmaz olarak hayatımızda yer kaplıyor…
Arayana göre ayarlanmış telefon sesleri/müzikleri, hayatın bize seslenişinin ve ahvalimizin/uyarılma isteğimizin dışa vurumu olarak kendini aşikâr ediyor…
En uyarıldığımız, uyanık kalmamıza vesile kıldığımız anları/zamanları yoğun olarak müzik meşgul ediyor…
Lokantalarda, evlerde temizlik yapan/bulaşık yıkayan/ütü yapan hanımların etrafında, ders çalışan çocukların kulaklarında, iş yerlerinde çalışanların ensesinde hep müzik var…
Müzik bir kısmımız için diğer dış uyarıcılara karşı kalkanımız, bir kısmımız için kaçış noktamız, bir kısmımız için uğraştığımız şeye odaklanma aracımız, bir kısmımıza göre içimizden geçenleri haykıran/söylemek isteyip de söyleyemediklerimizi dillendiren seslenicimiz, bir kısmımız için ise ruhumuzdaki hissiyatı ihtizaza getirip coşkunluk yaşatan bir uyarıcı olarak dolanıyor dünyalarımızda…
Siyasi bir partinin seçim çalışmalarının olmazsa olmazı, en devrimci yanlarımızın meydan/a okuyuşu, en manevi atmosferimizin terennümü, en efkârlı dünyalarımızın isyankâr seslenişi olarak her yerimize nüfuz etmiş bir ikaz edici olarak yine müzikle karşılaşıyoruz…
Yaz gecelerinden Ramazan gecelerine, sahillerden dağ başlarına, ocak başlarından kamp ateşlerine kadar her yerde sessiz yığınların gürültülü yanlarını temsil ediyor müzik…
Müziği sadece çalgı aletleri olarak anlamamak lazım. Şiirin düz yazıya nispeti ne ise, belagatli sözlerin nesirden ayrılmış hali ve her tınılı seslenişin varlığı çerçevesinde görmek daha fikir verici olacaktır…
Diğer taraftan müzik/ritim/tını/es’li okunuşlar hayatımızdan çıktığında büyük bir sessizliğe bürünecek ve neredeyse iletişimlerimiz kaybolacakmış bir hava/algı var alemimizde…
Müzik ruhun gıdası mıdır?
Müzik-insan ilişkisi hep var olagelmiş, duygu durumunun rengini belli eden, aynı duygu durumunda olanların bir araya geliş şekillerinde bile kendini göstermiştir.
Halktan sanata, klasikten moderne, hafiften popa kadar uzanan nice suretlerde boy vermiştir. Çoğu insan tercih ettiği müzik çeşidine göre kendine yer bulmuş mekanlarda/alanlarda. En geniş kalabalıklar müzik ile bir araya ge/tiri/lmiş…
Belediye konserlerinden en ciddi oturumların arkasına konulan müzik organizasyonları, hep kitleselliği hedeflemiş ve hedeflemektedir. Yani insanların müzik olan yöne tercihte bulundukları ve o tarafa meyil gösterdikleri vakıadır.
Ayırım noktası

Burada bir ayırım noktasına geldik ki önemli bir an/yerdir burası. O da şu: İnsan, ruhu barındıran bir bedene sahip kılınmıştır. Kulak vasıtasıyla gelen her ses, kişinin alt yapısına/eğitimine/inancına göre ruhta karşılık bulur; müspet veya menfi tepkiyle karşılaşır.
İnsan için iki ayırıcı ve iki ayrı yöne sevk edici olarak vicdan ve nefis bulunmaktadır. Dış uyarıcılar da buna göre karşılık bulur insan ruhunda. Dışarıdan gelenler, nefse ait olarak nefsanî veya kalp/vicdana aitlikle Rabbanî olarak sınıflandırılır.
Dikkat edilmesi gereken
Burada dikkat edilmesi gereken şey, müziğin insanda kahramanlık duyguları/ulvi hüzünleri ve Rabbani aşkları mı uyandırıyor yoksa yetimane hüzünler ve nefsani/şehevi duyguları mı tahrik ediyor olduğudur. (Bkz. İşaratü’l-İ’caz Mecmuası, 64)
Kur’an şiir değildir, fakat kendine mahsus davetkar bir okunuşu/seslenişi vardır. Ezan, huzura çağıran önemli bir uyarıcı/davet edicidir. Zikir, aynı duyguları paylaşmanın sesi/müziği/okunuşudur.
Müzik, hayatımızda olmaya devam edecektir, etmelidir. Önemli olan, imtihan için bulunduğumuz şu dünyada, yukarıda ayrımını söylediğimiz müziğin Rabbani aşklar, kahramanlık duyguları ve ulvi hisleri ihtizaza getirici olmasına dikkat edilmesidir…
Var olan kâinatın fıtri melodisine mutabık hareket edebilmektir…
Ve bu manada muhteva ve şekil açısından kaliteli çalışmaların ortaya çıkması ehemmiyetlidir…