Dünyaya geldim vaktaki
Hem güldüm hem ağladım.
Ayağım üstüne dikildim de
Görem diye ahvali, kâim-i sâmi oldum.
Zaman geçiverdi, günler gördüm
Etrafa yayılmış nimetler buldum
Elmayı, narı, üzümü bildim de
Iştahla yemeye tâlib oldum.
Dünya küçük, efkâr genişmiş
Yollar yürüdüm, hem çetinmiş
Ne insanlar gelmiş geçmiş de
Çok yollara zâhib oldum.
Görmeyi bileli göz, ne haldedir
Zahir güzellere perestiştedir
Zaman oldu, nefse aldandım da
Çok güzellere âşık oldum.
Dört kitabı gördüm, okudum
Hem Kur’ân’a râm oldum
Hilkatin sırrına merak saldım da
Hem âbid, hem âlim oldum.
Gün geldi şeytana uydum
Türlü türlü yollara sâlik oldum
Elim kılıç tutmaya başladı da
Hem âsi, hem kâtil, hem de zâlim oldum.
Ağrıma gitti, vicdanım inledi
İnsanlar benden nefret etti
Nefisten bu yana râci oldum da
Hayfımla beraber, günahıma tâib oldum.
Hadisat bin bir tülü deveran etti
Kalbim en mahzun haletle inledi
Hislerim feveran etti de
Kalem tutalı elim, şâir oldum.
Gençtim, coşkundum, çok koştum
Neler gördüm, nerelerden geçtim
Seri verdim hele yele de
Bak şimdi burada sâkin oldum.
Şimdi yattığım bu yere kabir derler
Ne söylerler ne de bir ses işitirler
Hey Serdengeçti, senin gibi nice erler
İşte bu diyardan, geldiler geçtiler de
Hem hâzin, hem de gâib oldun.
(2002)