1835-1839 yılları arasında yüzbaşı rütbesiyle Türkiye’de bulunan sonraki yıllarda ülkesinin (Almanya) genelkurmay başkanı olacak Helmuth von Moltke, “Türklerin ruhu yeniden parlayacak ve silah kullanmak için doğan bu kahraman milletin tarihi eski ışığını bulacaktır” demiştir.
Tarihi seyir içerisinde Türkler için sitayişkar çok sözler de söylenmiştir. (Bu arada şu iki hususu sıcağı sıcağına ifade etmekte fayda var. Birincisi, Batıda Türk Müslüman demektir. İkinci husus, Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle, din milliyetin hayatı ve ruhudur… hamiyet-i milliye ona (dine) hadim ve kale olmalıdır.)
Moltke şunları da ifade etmiştir. “Silahlı milletin en canlı örneği Türklerdir. Bu diyar köylüsünün orak, katibinin kalem ve hatta kadınlarının etek tutuşunda silaha sarılmış bir pençe kıvraklığı vardır. Türk ata biner gibi oturur, keşfe yollanan asker gibi uyanık yürür.”
Buraya alamadığımız başka pek çok ifadelerde de Müslüman Türkler hakkında öne çıkan kelimeler cesaret, adalet, nezaket, doğruluk ve namus olmuştur. Ki bu kavramlar İslam’ın insandan istediği ve Peygamber Efendimizin hayatıyla insanlığa öğrettiği hususlardır.
Bunlar bizim tarihimizde mayamızda olan şeylerdir. Bugün için bizi geride ve bezgin tutan şey ise, bu hallerden yani İslamiyet’ten uzak kalmamızdır. Diğer taraftan bu milletin mayası sağlamdır ve zamanı geldiğinde eski haline kavuşması işten bile değildir.
Bugün Asya’dan Ortadoğu’ya, Balkanlardan Akdeniz’e yaşanan hareketlilikler, Türkler hakkında geçmişte söylenen sözlere intikal etmenin fikren ve fiilen hiç de zor olmayacağını sizlere de ihsas etmekte değil midir?
Gelin sözlerimizi Napolyon’un şu sözleriyle bitirelim de Fransa’nın kulakları çınlasın: “İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği hem kadını şereflendiren bir meziyet vardır. İcabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak. İşte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki Türkler öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler.”