AHLAK VE EKONOMİ: RAMAZAN’DA FİYAT ADALETİ ÜZERİNE

Ahlakın olmadığı yerde, hangi konudan bahsederseniz bahsedin, sonucun değeri çarpı sıfır olacaktır. Ve insanlık adına güzel ahlakı tamamlamak vazifesiyle gönderilen Efendimiz (sav)’in ortaya koyduğu ölçüler insan hayatından çıkarıldığında yozlaşma ve çöküş kaçınılmaz hale gelecektir.

Günümüzde yapay zekâ çokça konuşuluyor. Yapay zekânın hayatın içerisinde yer alışına uyum sağlayamayanların silinip gideceği iddia ediliyor. Bunun bir örneği olarak, tuşlu telefonlardan dokunmatik telefonlara geçişte yavaş kalan bir telefon markasının kaybı anlatılır. Elektriğin hayatımıza nasıl girdiği, sonrasında her şeyin önüne “elektrikli” kelimesinin eklendiği vurgulanır. “Korkunun ecele faydası yok; akışa uyum sağlamak önemli” denir. Nihayetinde elektrik gelmekle insanlık kaybolmadı, sadece hayatımızın her alanına girdi ve biz de onun kazandırdığı imkânlardan faydalanmaya başladık.

Bugün de benzer şekilde, yapay zekânın insanlığı yok edeceği, meslekleri elinden alacağı gibi endişelere mahal olmadığı ifade ediliyor. Eskiden her şeyin başına “elektrikli” kelimesi geldiği gibi, şimdi de “yapay zekâ” kelimesinin eklenmesiyle karşı karşıya olduğumuz ve uyum sağlayamayanların, sağlayanlara nispetle geride kalacağı konuşuluyor.

Ancak bu yazıda asıl meselemiz yapay zekâ değil, ahlak. Eğer her şeyin içine ahlak girmezse, her alanda yozlaşma kaçınılmaz olur. Ve sadece uyum sağlayamayanlar değil, herkes tehdit altında demektir.

Ahlak mı, Etik mi?

Bu paragrafın buraya girmeye hakkı var.

Bugün “ahlak” yerine “etik” kelimesinin kullanılması yaygınlaşmış durumda. Ancak bu kullanım, -kanaatimce- coğrafyamız, kültürümüz ve dinimiz açısından doğru değil. Zira ahlak, yaratılış kökünden gelen ve bizi Yaratan’ın istediği şekilde hareket etmeye yönlendiren bir kelimedir. Son peygamber (sav), “Güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” buyurmuştur. Kelimeler, anlam dünyamızın derinliklerinden beslenir. Bu yüzden, yerine başka kelimeler koymak değil, onların gerçek anlamlarını korumak gerekir. Çünkü biz olarak kalmamız, bu değerlere bağlıdır.

Ramazan ve Ahlaksız Kazanç

Ramazan ayının gelmesiyle ahlak konusu tekrar gündeme geldi. Çünkü her durumu fırsat bilen bazı ahlaksızlar, bu mübarek ayda da iş başında. Bereket ve paylaşım ayı olan Ramazan, fahiş fiyat uygulamaları ile gölgeleniyor. Rekabet Kurumu’nun açıklamalarına göre, 2024 yılında fahiş fiyat uygulamaları sebebiyle 7,7 milyar TL’lik ceza kesilmiş. Kurum, denetimlerine devam edeceğini belirtiyor ve vatandaşlara ihbar hatlarını kullanmaları çağrısında bulunuyor.

Bu çağrı elbette önemli. Herkes hukuk çerçevesinde hakkını aramak durumundadır. 

Ayrıca bu durum yalnızca günümüz meselesi değil. Zira yapay zekanın olmadığı zamanlarda da ahlak önemliydi. Konu önüme düştüğü vakitlerde 1863 tarihli bir belgeye denk geldim. İçeriği bugün yaşananlarla birebir aynıydı. Özeti şu: “Her nevi erzakın fahiş fiyatla satılmaması ve Ramazan-ı Şerif’in yaklaşması münasebetiyle bu konuya daha fazla dikkat edilmesi ile gereken tedbirlerin alınması.”

Geçmişten Günümüze Değişmeyen Hassasiyet

Bu belgeye göre, o dönemde de devlet yetkilileri erzak fiyatlarının makul seviyede tutulmasına büyük önem veriyordu. Gizli memurlar tarafından iletilen bir jurnalden çıkarılmış belge, fiyat artışlarının kontrol altında tutulması gerektiğini belirtiyor. Belgeye göre, bazı gıda maddelerine narh (tavan fiyat) getirilmesi için pusulalar Meclis-i Vâlâ’ya sunulmuş, ancak diğer gıda ürünleri konusunda gerekli incelemeler henüz tamamlanmamış. Ramazan’ın yaklaşması sebebiyle bu sürece daha fazla özen gösterilmesi isteniyordu.

Gerçek şu ki, ticari işlemler, borçlu ve müşterinin mağdur olmaması, ekonomik dengenin sağlanması meşru yöntemler çerçevesinde hareket etmeye bağlıdır. Bu sebeple, yetkililer tarafından gerekli incelemeler yapılarak adil fiyatlar belirlenmeli, piyasada istikrar sağlanmalıdır. Bu doğrultuda alınacak önlemlerin uygulanması ve kamuoyuna bilgilendirme yapılması büyük önem arz etmektedir.

Sonuç Olarak: Ahlak Her Şeyin Temelidir

Dün olduğu gibi bugün de ahlakın varlığı şarttır. Ramazan gibi mübarek bir ayda fırsatçılığın önüne geçmek, kurumların olduğu kadar şahısların da sorumluluğudur. Ahlaklı ticaret, sadece ekonomik bir mesele değil, aynı zamanda vicdani bir yükümlülüktür. Osmanlı’dan günümüze değişmeyen bu hassasiyet, gelecekte de korunmalıdır. Çünkü ahlak olmadığında, insanlık kaybetmeye mahkûmdur.

Yorum bırakın