“UMURUMDA DEĞİL” Mİ?

Aliya İzzetbegoviç “Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır” demişti. Bugün, “Kıyamet gününde sizi Allah’a şikâyet edeceğim!” diye haykıran gençler ve çocuklar duyuyoruz, Gazze’den. “Kalkın, ayaklanın. Biz bu haldeyken nasıl yemek yiyorsunuz?” diye haykıran başka bir ses çınlıyor kulaklarımızda, yine Gazze’den gelen.

Neden?

Çünkü biz sessiziz.

Dahası, sessiz çığlıklar geliyor Doğu Türkistan’dan. Suriye’de yaşanmaya devam ediyor, yaşananlar… ve zalim naraları ile arşı titreten çocuk feryatları birbirine karışıyor dünyanın dört bir tarafında. Mazlumun zârı her tarafı sarmışken ve sarmaya devam ederken -maalesef- sessizlik de onunla beraber büyüyor.

Ve bugün başka bir ses duyduk, “Filistin meselesi benim kişisel olarak umurumda değil. Benim düşünmem gereken bir ülkem var.” diyen.

Böyle diyordu, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman: “Umurumda değil!”

Halbuki yanı başlarındaki Efendimiz (sav) şöyle buyuruyordu: “Bir kimse, bir müminden dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da kıyamet gününde o müminin sıkıntılarından birini giderir. Bir kimse darda kalana kolaylık gösterirse, Allah da ona dünya ve ahirette kolaylık gösterir… Mümin kul, din kardeşinin yardımında olduğu müddetçe, Allah da o kulun yardımındadır…”[1]

Başka bir hadislerinde de “Müminler, birbirini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”[2] diyordu.

Ve hasta bir ses “Umurumda değil!” diyordu.

Dönüp bize baktım, kendime baktım. “Biz bu haldeyken nasıl yemek yiyorsunuz?” cümlesinde kaldı zihnim. Hayatımız devam ediyordu. Rahatsız oldum. Sonra telefona gelen mesajlar geldi zihnime, “Gazze için destek ol” diyen. Günde en az iki defa kardeşlerimiz için dua etmiyorsan olmaz, diyen cümle büyüdü kulaklarımda. Yinelenen boykot çağrısı ve paylaşılan yeni liste geldi gözümün önüne…

Yeter mi?

En azından şahsi olarak elimde, hiçbir silahın mukabele edemeyeceği dua ve fiili dua olan boykot vardı. Bunlara odaklanmalıyım dedim. Başka türlü üzerimize düşecek vazife olursa da “umurumda olmalı” diye düşündüm.

En kötü şey yok saymaktı. Görmezden gelmekti. Zira gözden kaçırdıklarımız veya uzak tuttuklarımızın yarın bizi vurma ihtimali vardı. Yakılan ateşin, önlem alınmazsa bizim bacamızı da tutuşturması kuvvetle muhtemeldi. Siyasetin, askeriyenin, kurum ve kuruluşların ve sorumlularının alması gereken tedbirler elbette var. Fakat şahsi olarak yapılacak şeyler de kudret ve rahmet-i İlahiyenin celbi için önemliydi, bildim.

Rabbim umursamazlık hastalığına yakalanmaktan muhafaza eylesin, tutulan taraflarımızı da en kısa zamanda kurtarsın. Âmin. 


[1] Müslim, Zikr, 38; İbn-i Mâce, Mukaddime, 17

[2] Buhârî, Salât, 66; Müslim, Birr, 120-124; Ebû Davud, Cihad, 65; Nesâî, Mesâcid, 26; İbn-i Mâce, Edeb, 51

Yorum bırakın