BEYAZ ALEV

Sabah müzakerede dikkatimi çekti, yaşlar çok ileri olmasa da saçlar beyazdı çoğumuzun. Sakala, hatta bıyığa inmiş, zahiren baksan baya ihtiyar bir tablo var. Esprisi de yapıldı; sabah çocuklar servise binerken şoför bazılarına “Seni bırakan deden mi?” tarzında sorular bile sormuş; gülüştük…

Söz açıldı, oradan da beyaz alev meselesine geldi. Meryem Suresi dördüncü ayetteki beyaz aleve. Ayette Zekeriya Aleyhisselam’ın Allah’a yalvardığı an anlatılıyor ve şu duası zikrediliyor: 

“Rabbim! Gerçekten ben (o hâldeyim ki) kemik(lerim) benden gevşedi (zayıfladı); (ihtiyarlıktan) baş(ım), beyaz alev aldı (saçlarım ağardı); Rabbim! Sana dua (etmek) ile hiçbir zaman mahrum olmadım.”

Çocukları olmamış, yaşları, Zekeriya Aleyhisselam’ın yüz yirmi, hanımının ise doksan sekizi bulmuştu.[1] Buna rağmen duadan geri durmayan Zekeriya Aleyhisselam’ın duasının arkasına taktığı şu cümle aklımıza takıldı/kazındı: 

“Rabbim! Sana dua (etmek) ile hiçbir zaman mahrum olmadım.”

Şu EYT muhabbetiyle bir anda yaşlanılan bir ülke oluverdiğimiz havayla heyecan, motivasyon, gayret gibi kelimeler az da olsa zayıflamış olabilirdi dünyalarımızda. Bir de başlarımızı beyaz alev sarınca yangına körükle gidip, sakal ve bıyığı da kaptırmıştık belki de…

Fakat bir arkadaş şöyle hatırlatmada bulundu: Muvatta’da geçtiğine göre, “İlk defa (saçında-sakalında) beyazlık gören Hz. İbrahim’dir. ‘Ya Rab! bu (beyazlık) nedir?’ diye sordu ve Allah ‘Bu bir vakardır / vakar alametidir’ buyurdu. Bunun üzerine Hz. İbrahim ‘Ya Rab! Vakarımı arttır.’ diye dua etti.”[2] denilmiştir.

“Elhamdülillah” dedik, çoğu beyazlayan saçlarımız bu vakar duası kapsamında değerlendirilir inşallah diye dillendirdik. Gerçek manada vakur olmayı gönlümüzden geçirdik.

Bazen saçı beyazlamak gibi durumlar problem kabul edilebiliyor, beyazlıklar boyalarla, siyah kınalarla saklanmaya çalışılabiliyor. Ama mesela rivayet odur ki Hz. Ömer sakalındaki beyaz kılı görünce, ölümü her gün hatırlatmak üzere para ödediği şahsa “artık sana gerek kalmadı” demişti. Zira her an onunla beraber olacak bir ihtar edici bulmuştu.

Aslında mesele, fotoğraftan çok hatırlattıkları ve bizim onlara verdiğimiz anlamlarla ilgili. Bunun için mana dünyamızı zenginleştirecek, dahası sağlamlaştıracak verilere ihtiyacımız var. Yanlış doldurduğumuz an rotayı şaşırdığımız an olabilir. Bunun için de vahyin alıcıları ve rol model olarak kullanılacak haliyle bize sunucuları olan peygamberlere kulak vermek ve hayatlarını örnek almak önemli duruyor, anladık…


[1] Celâleyn Şerhi, c. 5, s. 7

[2] Muvatta, Sıfatu’n-Nebî, 4, h.no: 3408

Yorum bırakın