Dün akşam Tohum Dergisi özelinde güzel bir birliktelik yaşadık. İlk yazı işleri müdürü ile halihazırdaki yayın yönetmenini bir araya getiren bu buluşmada, ÖNDER Başkanı Abdullah Ceylan ve önceki dönem başkanlarından bazıları da vardı. Nurettin Topçu’dan Sezai Karakoç’a, Şevket Eygi’den Rasim Özdenören’e, Cahit Zarifoğlu’na uzanan hatıraları ilk ağızdan dinleme imkânı bulduk.


Bütün bunları netice veren güzel bir sebep vardı. O da şuydu:
Geçtiğimiz aralık ayında bir iş için Sakarya’ya gitmiştik. Abdurrahman kardeşimiz vesileyle bizi Yahya Bakır’ın ofisine götürdü. Yahya Bakır, Sakarya’da sivil toplum ve kültürel çalışmalar konusunda koşturan, iyi çalışmalar yapan, birleştiren, buluşturan dinamik ve canlı bir isim. Oraya geldiğimizde hatırladık ki 2014 Osmanlı Türkçesi Sertifika Programı akşamında beraber bir TV programı da yapmıştık.

Oraları yad edip konu konuyu açarak muhabbet ederken mevzu dergilere geldi. Ki buna da ofisin bulunduğu yerin mahsus farklı çalışmaların da yapılabileceği müstakil bir mekân olması, Abdurrahman kardeşimizin burada da bir Osmanlı Türkçesi kursu açma arzusu ve binaenaleyh benim de Osmanlıca Eğitim ve Kültür Dergisini hediye etmiş olmam sebep olmuştu.
Ve konu Tohum Dergisi’ne geldi. Ben de Hayrat Vakfı Başkan Yardımcısı Ahmet Semiz’in Tohum Dergisi’nin ilk yazı işleri müdürü olduğunu bahsedince, çoğu kimse gibi ortamdaki arkadaşlar da şaşırmıştı.
Evet, o günlerde cereyan eden kültürel çalışmaların tam odağında bir isim olan Ahmet Semiz Tohum Dergisinin de ilk yayın yönetmeniydi. 1963 Ekim’inde yayın hayatına başlayan Tohum Dergisi, günün şartlarında fikri olarak ciddi hizmet etmiş, muhataplarından ilgi ve destek görmüş, o günlerde dört bin satan bir dergi. Ali Ayaroğlu ve Salih Güler’in çok emekleri olduğu Ahmet Semiz tarafından beyan edilen derginin ilk kapak fotoğrafı ise Nurettin Topçu’dan.


İki Farsça kelime ve hangisine baksanız diğerini işaret eden kelimelerden yani dane ve tohumdan “tohum” isim olmuş dergiye. 1980’e kadar devam etmiş, bir ara vermiş, fakat son dönem yeniden çıkmaya başlayan, özellikle İmam Hatip camiasına ve diğer herkese hitap eden önemli bir çalışma.
İşte yukarıda bahsi geçen Yahya Bakır’ın ofisindeki o muhabbette Ahmet Semiz’den bahsedince, Yahya Bakır daha önce birkaç tane yaptırdığı gibi, “Bir de Ahmet Semiz Ağabey için bir takım yaptıralım ve kendisine hediye edelim” dedi. Halihazırda hayatta olan ve Tohum Dergisi’nin ilk çalışmalarını yapan birisine böylesine vefalı bir davranış gerçekten çok güzel bir şeydi ve bunu Yahya Bakır yaptı. Şahsen ben hem dergici hem de sivil ve kültürel çalışmaların içerisinde bulunan birisi olarak duygulandım, sevindim, önemsedim.


Böyle bir durumu DERGİBİR olarak da yaşamıştık. Ortak Gündem diye bir başlığımız vardı. Bu minvalde Murat Ayar öncülük etmiş ve hayatta iken Rasim Özdenören için bir ortak gündem oluşturulmuş, dergilerimizin çoğunda yer almıştı. Kendisine bahsedildiğinde duygulanmış, çok teşekkür etmişti.
Sene-i devriyelerde değil de hayatta iken böyle güzelliklerin ortaya konması, insana hayattayken değerinin bilindiğinin gösterilmesi herkes için önemlidir ve herkes bunu hak eder bence.
Dün akşam da yaşanan buydu. Vefaydı. Değer bilmekti. En güzeli de bunu icra etmekti. Benim açımdan bir başka güzellik de bu mevzunun bir dergi etrafında şekillenmiş olmasıydı.
Özne dergiydi.
Dergiler her daim bir araya getiren, ortak iş üretebilmeye imkân veren birer okul, birer ocak olmuşlardır. Dün akşam günün şartlarında çıkan bir dergi mevzu edildiğinde, bugün imrenerek, rahmet ve minnetle baktığımız nice isimlerin bu ocaklarda yetiştiğini tekrar görmüş olduk.
Kâğıt, matbaa, taşıma maliyetleri boyumuzu aşmış olsa da bu ocakların varlığının yeni kültür insanlarının, dinamik ve üretken gençlerin yetişmesinde önemli olduğunun şuurunu kaybetmememiz gerektiğini ısrarla söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz.
